Boşanma Davası ile İlgili En Çok Merak Edilenler
Logo



Av. Feride Hilal İmal 10 Jun, 2020 Universal

Boşanma Davası ile İlgili En Çok Merak Edilenler


Bu makalede boşanma davaları ile ilgili biz avukatlara en çok sorduğunuz şu soruları cevaplayacağız.

Örneğin, en hızlı nasıl boşanılır? Bu davalar neden bu kadar uzun sürüyor? Donuna kadar alır mıyız? Davayı o mu açsa yoksa ben mi? Davalara biz de katılmak zorunda mıyız?, bu işler avukatsız da olur mu? Tanığım yok ne yapacağız? Gibi…

En hızlı nasıl boşanılır?
Boşanma davaları genellikle uzun ve sor süreçlerdir. Çekişmeli boşanma davaları, dilekçeler teatisi, ön inceleme aşaması, tanık ve delillerin değerlendirilmesi ve karar duruşması aşamalarından geçtiği için büyük şehirlerde 10 ay ile 2 yıl içinde küçük şehirlerde ise 6 ay ile 1 yıl içinde sonuçlanabilen davalardır. Elbette bu kararlar istinaf mahkemelerine taşınırsa, kararın kesinleşmesi çok daha uzun sürebilir. Çekişmeli boşanma davaları konusunda detaylı bilgiye Çekişmeli Boşanma ve Boşanma Sebepleri isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz. En hızlı nasıl boşanılır sorusuna verilebilecek en uygun cevap anlaşmalı boşanmadır.  Anlaşmalı boşanma davaları her iki tarafın da boşanma ve fer’ileri niteliğindeki tüm hususlarda anlaştığı davalar olduğundan çekişmeli davalara göre çok daha kolay ve hızlıdır. Anlaşmalı boşanma davaları mahkemelerin iş yoğunluğuna bağlı olmakla birlikte genellikle 15 gün ila 2 ay içinde sonuçlanan davalardır. Anlaşmalı boşanma davalarına ilişkin detayları ayrı bir makalede anlatmıştık Anlaşmalı Boşanma linkine tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ama unutmayın boşanmanın hızlısı değil, hakkaniyetlisi makbul olandır. 

 

Bu davalar neden bu kadar uzun sürüyor?
Eşler anlaşmalı boşanma ile boşanmıyorlarsa maalesef çoğu boşanma davası özellikle büyük şehirlerde diğer birçok dava gibi uzun sürüyor. Bunun ilk nedeni mahkemelerin iş yoğunluğuysa da diğer nedenleri eşlerin boşanmaya konu olayları mahkemeye ispatlamak için mahkemeden toplanmasını talep ettikleri delillerin toplanmasının uzun sürmesi, tanık duruşmalarının uzun sürmesi, bazen kötü niyetli olarak karşı yanın davayı sürüncemede bırakmaya yönelik hareketleri, velayet nafaka gibi konularda hâkimin tarafların ekonomik durumunu ve çocuğun kimde kalması gerektiğine karar vermek için kolluk görevlileri, sosyolog, pedagog gibi uzmanlar görevlendirerek onların inceleme yapmasını ve raporlarını sunmasını beklemek zorunda kalması diyebiliriz. Boşanma davaları, niteliği itibariyle toplumsal hassasiyeti olan davalardır ve özellikle aile kavramının korunması, aile birliğinin sürdürülebilmesi, müşterek çocuğun psikolojik, sosyolojik ve ekonomik geleceğinin güvencesi olması sebebiyle dikkatle karar alınması gereken davalar olduğundan aile mahkemeleri hakimleri de, dosyanın kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesini sağlamaya çalışmakta ve bu husus mahkemelerin yoğunluğu ile de birleşince maalesef haliyle boşanma davaları da çoğu zaman epeyce uzun sürmektedir. 

 

Donuna kadar alır mıyız?
Boşanma davaları eşlerin sadece duygusal varlığına değil, malvarlığına da doğrudan etki eden hassasiyeti yüksek davalardır. Hemen hemen hiç kimse boşanmak için evlenmez. Güzel hayallerle çıkılan bu yolda eşleri boşanma noktasına getiren olaylar psikolojik açıdan epeyce yıpratıcıdır.  Hele hele boşanmanın sebebi, sadakatsizlik gibi kritik bir konuysa, ihanete uğrayan eş bu kalp acısının bedelini ödetmek, eşinin donuna kadar alıp onu cezalandırmak isteyebilir. Peki bu hukuken mümkün müdür? Medeni Kanunumuzda elbette kusuruyla evlilik birliğini temelinden sarsan eşe karşı maddi ve manevi tazminat talep haklarımız mevcut. Tazminat miktarları ise, kusurlu veya daha fazla kusurlu eşin kusurunun ağırlığı, bu kusurun diğer eş üzerindeki etkisi ve kusurlu eşin ekonomik durumuna göre hâkim tarafından takdiren belirlenen tutarlardır. Boşanmak istediğimiz eşin kusuru ne denli ağır olursa olsun, ekonomik durumuyla orantısız, ekonomik mahvına neden olabilecek kadar çok veya ekonomik açıdan etkisiz sayılabilecek derecede bir tazminata hükmetmek mümkün değildir. Örneğin, asgari ücretle çalışan bir eşe, kusuru ne olursa olsun trilyonlarca lira tazminata hükmedilemeyeceği gibi, kusurlu ve milyarder bir eşe de ekonomik durumu karşısında komik sayılabilecek bir tazminata hükmedilemez.Maddi tazminat hakkında detaylı açıklamalar yaptığımız boşanmada maddi tazminat makalemize göz atmanızı öneririm. Yine, boşanmanın maddi bir sonucu olarak, boşanma davası kesinleşince edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ile evlilik birliği içinde alınmış mallar eşler arasında paylaştırılmaktadır. Bu konuda da esasen eşin kusuru değil, eşler arasındaki mal rejiminin tespiti ve eşlerin katılım ve katkı paylarının belirlenmesi esasına göre bir paylaşın söz konusu olacağından, eşin çok ağır kusurlu olup olmadığı çok da önemli değildir. Fakat istisnain, zina veya hayata kast nedeniyle boşanma davası söz konusu ise bu durumda kimi zaman kusurlu eşin edinilmiş maldan yararlanması toplum vicdanını yaralayan nitelikte olabilir ve bu durumda edinilmiş mallara katılma rejiminde yarı yarıya olan paylaşım oranları hâkimin takdiriyle kusurlu eş aleyhine azaltılabileceği, yani kusurlu eşe %40, diğer eşe %60 oranında bir pay verilebileceği, veyahut da tamamen kaldırılabileceği de Türk Medeni Kanunu’nda düzenleme bulmuştur. Zina nedeniyle boşanma davası konusunda detaylı bilgiye Zina Nedeniyle Boşanma Davası isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz. Hayata kast nedeniyle boşanma davası konusunda detaylı bilgiye Çekişmeli Boşanma Ve Boşanma Sebepleri Nelerdir? isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Davayı o mu açsa yoksa ben mi?
Boşanma davalarında davayı açan davasını ispat etmekle yükümlüdür. Buna karşılık diğer taraf da karşı dava açarak iddialarını ispatlamaya çalışabileceği gibi, hiçbir şey yapmayarak davalı sıfatı ile de davayı takip edebilecektir. Her hâlükârda, davanın kimin tarafından açıldığı değil iddialarını kimin ispatladığı boşanma davaları için asıl önemli konudur. Dava açmakta haklı ve geçerli sebebi olan ve bu nedenle de boşanma isteyen tarafın davayı açması uygun olur. Bunun dışında kadın veya erkekten herhangi birinin davayı açmasının hukuken herhangi bir önemi yoktur diyebiliriz.

 

Karşı taraf boşanmak istemezse boşanamaz mıyız?
Boşanma davasını açan eş, boşanma talebinde haklı olduğunu ispatlayabiliyorsa mahkeme karşı tarafın boşanmak isteyip istememesiyle ilgilenmez. Davayı açan eşin davasının kabulü için, boşanmaya sebep olan olaylarda diğer eşin kusurlu veya kendinden daha fazla kusurlu olduğunu ispatlaması yeterlidir. 

 

Üç yıl ayrı yaşarsak hâkim bizi otomatikman boşar mı?
Hukukumuzda böyle bir kural yoktur. Anlaşmalı boşanmadığınız müddetçe otomatikman boşanma söz konusu değildir.  Bu inanışa sebep olan şey, TMK 166 maddesinin 4. Fıkrasında düzenlenen “fiili ayrılık” maddesidir. Bu maddeye göre eşlerden biri boşanma davası açmış fakat mahkeme boşanmayı reddetmişse, yani eşler boşanamamışsa ve bu kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıl boyunca eşler tekrar bir araya gelmezlerse bu durumda evlilik birliği temelinden sarsılmış kabul edilecek ve eşlerden birinin bu gerekçe ile açacağı dava mahkemece kabul edilerek taraflar arasında boşanma gerçekleşecektir. Fakat burada gördüğünüz gibi önce bir dava açılacak, bu dava reddedilerek kesinleşecek ve eşler 3 yıl boyunca bir araya gelmeyecektir. Ayrıca bu ihtimalde de otomatikman bir boşanmadan söz edemeyiz. Bu defa da davayı açan eş, 3 yıl boyunca bir araya gelmediklerini ispat etmek zorundadır. Fiili ayrılık nedeniyle boşanma konusunda detaylı bilgiye Fiili Ayrılık Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılır? isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz

 

Davalara biz de katılmak zorunda mıyız?
Anlaşmalı boşanma davalarında tarafların anlaştıkları hususları özgür iradeleriyle kabul edip etmediklerini hâkim bizzat o tarafın kendisine soracaktır. Bu husus kanuni bir zorunluluktur ve bu nedenle anlaşmalı boşanma davalarına her iki yanın da katılması şarttır.
Çekişmeli davalarda ise Avukatı olan tarafın bizzat davaya katılmasına gerek yoktur. Yine Davalı olan yanın da davaya katılmaması halinde yargılama yokluğunda devam edecektir. Davayı açan taraf davayı kendi takip etmek ister ve duruşmaya katılmazsa davası düşer. Bu durumda davacının belirli koşullarda davasını yenileme şansı da vardır. 

 

Bu işler avukatsız da olur mu?
Hukuk sistemimiz, asilin de davalarını avukat tutmaksızın takip etmesine olanak sağlıyor. Fakat özellikle çekişmeli boşanma davaları oldukça teknik davalardır zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler, delillerin değerlendirilmesi, sunulması, iddiaların ispatı, gibi birçok teknik konuda doğru zamanda doğru hamleyi yapabilmek hak kaybı yaşamamak açısından son derece önemlidir. Avukata ödeyeceğiniz vekalet ücretini hesaplarken, çok daha fazlasını kaybedebilir veya hakkınız olanı eksik alabilirsiniz.  Bu nedenle süreci güvendiğiniz bir avukatla yönetmek önemlidir. Avukat tutacak maddi gücü olmayanlar da Barolardan adli yardım talebinde bulunabilir. 

 

Tanığım yok ne yapacağız?
Boşanmaya neden olan olaylar çoğu zaman kapalı kapılar ardında eşler arasında vukuu bulur ve bu olaylara tanık olan birilerini bulmak çok zordur. Ama bir taraftan da boşanma davalarında iddianızı ispatlamanız gerekmektedir. Eğer elinizde başkaca deliller varsa tanık dinletmeyebilirsiniz. Fakat başkaca delilleriniz yoksa, tam anlamıyla olmasa da yaşadığınız olayların küçük bir kısmına dahi tanık olan tanıkları mahkemeye bildirmenizde fayda vardır. Boşanma davasında nelerin delil olabileceği konusunda detaylı bilgiye Boşanma Davalarında Neler Delil olabilir? İsimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

 

Annem veya kardeşlerimin tanıklığı geçerli olur mu?
Tanıklar mahkeme huzurunda yemin altında dinleneceği için anne ve kardeşler de tanık olarak dinlenebilir ve tanıklıkları geçerlidir. Sadece, bu tanıkların isterlerse Hukuk Muhakemeleri kanununun 248. Maddesi gereği tanıklıktan çekinme hakları vardır, hâkim tarafından da bu hak kendilerine hatırlatılır ve istemezlerse tanıklık yapmayabilirler. 

 

Kız çocukları anneye erkek çocukları babaya mı verilir?
Mahkemece velayetin kime verileceği hususu çok hassas bir konudur. Burada mahkeme cinsiyete göre değil, tamamen çocuğun üstün yararını gözeterek velayetin hangi eşe verileceğine karar verir. Çocuk idrak yaşında ise, çocuğun görüşü alınarak, çocuk çok küçükse anne bakım ve ilgisine muhtaç olduğu gözetilerek, mahkemece pedagog ve sosyolog uzmanların görüşü de alınarak, çocuğa en uygun olan karar verilecektir. Velayet konusunda detaylı bilgiye Boşanma Davalarında Velayet Kime Verilir? isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.


Abone Ol Paylaşılan bloglardan haberdar olmak için abone olabilirsiniz
E-Bülten aydınlatma metni için tıklayınız