Boşanma davalarında iki türlü tazminat talep edilebilir. Bunlardan ilki, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen zararların tazmin edildiği maddi tazminat, diğeri ise boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın zararlarının tazmin edildiği manevi zarardır. Biz bu makalemizde maddi tazminat hususunda detaylı bilgi vermekle yetineceğiz.
Maddi tazminatın tanımı ve hukuki niteliği
Türk Medeni Kanunu’nun 174. Maddesinde düzenlenen maddi tazminat Boşanmanın mali sonuçlarından biridir. TMK m. 174/f 1 “ “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.” Şeklinde bir düzenlemeye yer vererek, kusuru bulunmayan veya daha az kusuru bulunan tarafa maddi tazminat isteme hakkı vermiştir.
Eski Medeni Kanun döneminde bu hak sadece kusuru bulunmayan yani kusursuz eşe verilmişken, yeni Türk Medeni Kanunu’nda daha az kusurlu olan eşe de maddi tazminat talep etme hakkı getirilmiştir. Bu düzenleme, boşanmaya sebebiyet veren olaylar süresince sabırlı kalmanın, kusursuz kalmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu da düşünüldüğünde yerinde bir düzenleme olmuştur.
TMK m. 174/f 1’ deki düzenlemenin amacı boşanma nedeniyle ortaya çıkan maddi zararın karşılanmasıdır. Doktrinde boşanma davalarındaki maddi tazminatın hukuki niteliği tartışılmış, bir görüşe göre sözleşmeye aykırılık olduğunu savunurken, diğer bir görüş ise haksız fiil sorumluluğu olduğunu ifade etmiştir. Yargıtay’ın da kabul ettiği üzere, boşanma davalarındaki maddi tazminat bir “haksız fiil tazminatıdır”.
Öyle ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.01.1999 tarihli 2-6/41 sayılı kararında “boşanma halinde sözleşmeden kaynaklanan bir ihtilafın söz konusu olmayacağını” belirtmiştir. Boşanmadaki maddi tazminat, haksız fiil gibi bir kusur sorumluluğudur. Fakat boşanmada maddi tazminat, Türk Borçlar Kanunu m.49 ve devamında düzenlenen haksız fiil tazminatının özel bir görünümüdür ve Türk Medeni Kanundaki hükümlere tabidir. Bu nedenle, TBK anlamında haksız fiil düzenlemelerinden ayrılan özellikleri vardır.
Maddi Tazminatın Şartları
Boşanmada maddi tazminat, bazı koşulların aynı anda gerçekleşmesi halinde mümkündür. Bu koşullar,
Mahkemenin maddi tazminata hükmedebilmesi için bu şartların hepsinin gerçekleşmiş olması gerekir. Şimdi bu şartları sırayla inceleyelim;
Boşanma Şartı
TMK m.174/f. 1 gereğince maddi tazminata hükmedilebilmesi için mevcut ve beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zedelenmiş olması gerektiğinden. Boşanma olmaksızın maddi tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.
Tazminat İsteyen Tarafın Kusursuz veya Daha Az Kusurlu Olması Şartı
TMK m.174/f. 1 gereğince maddi tazminata hükmedilebilmesi için mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya da az kusurlu tarafın maddi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, Eski Medeni Kanunda sadece kusursuz olan eşe maddi tazminat talep etme hakkı verilmişken yeni Türk Medeni Kanununda bu hak kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafa verilmiştir. Bu yeni düzenleme ile daha az kusurlu olan eşin de maddi tazminat talep edebilmesi mümkün hale gelmiştir.
Gerçekten de kusurlu eşin boşanmaya sebep olan davranışları nedeniyle diğer eşin kusursuzluk halini sürdürmesi çoğu zaman olağan hayat akışı içinde pek de mümkün olmamaktadır. Bu nedenle daha az kusur atfedilecek eşin maddi zararının tazmin edilememesi hakkaniyetli bir düzenleme olmadığından TMK’da bu husus yeniden düzenlenerek daha az kusurlu eşin de tazminat talep edebilmesine olanak tanınmıştır. Daha az kusurlu eşin maddi tazminat talebinden elbette kusuru oranında bir hakkaniyet indirimi yapılarak adaletli bir karar tesis edilmesi mümkün hale gelecektir.
Hâkim eşlerin kusurunun eşit olduğuna karar verirse tazminat talebini reddedecektir. Çünkü maddi tazminat talep eden eşin mutlak suretle daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.01.2012 tarihli 10331-1658 sayılı kararında “Temyize konu davada davacının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu sabit ise de, davalının da sık sık kocasına ‘aptal, sen erkek değilsin, seninle evlendiğime pişmanım’ şeklinde sözler söylediği, kayınbabasına hakaret ettiği ve intihara kalkıştığı yapılan soruşturma ve toplanılan delillerden anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmada davalı taraf da kusurludur. Taraflardan birini diğerinden baskın kusurlu kabul etmek mümkün değildir. Hal böyle iken mahkemenin bu yönleri nazara almadan davacıyı boşanmada daha fazla kusurlu kabul etmesi ve davacıyla aynı oranda kusuru gerçekleşen davalı yararına maddi ve
manevi tazminata hükmetmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir” denilerek, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan eş ile, eşine ve kayınpederine sık sık hakaret ve aşağılama sözleri sarf eden, intihara kalkışan eşin kusurunun eşit olduğuna karar vererek yerel mahkemenin maddi tazminata hükmettiği kararı bozmuştur.
Tazminat İstenen Tarafın Kusurlu Olması Şartı
Türk Medeni Kanunu m. 174/f. 1 gereğince Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan maddi tazminat isteyebilecektir.
Yukarıda da sözünü ettiğimiz üzere boşanmada maddi tazminat, bir haksız fiil tazminatıdır. Haksız fiil sorumluluğu ise bir kusur sorumluluğudur ve boşanmada maddi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat istenen tarafın kusurunun bulunması şarttır.
Türk Medeni Kanununun boşanmaya ilişkin hükümleri gereğince, boşanmada kusur, evlilik birliğinin yüklemiş olduğu sorumlulukları yerine getirmemek, aile hukukunun şartlarını ihlal etmek ve evlilik birliğinin gereklerine uygun hareket etmemek halleridir.
Türk Medeni kanununda düzenlenen boşanma sebeplerinden büyük bir kısmı zaten başlı başına kusur ilkesine dayanır. Örneğin, Zina, hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme veyahut da evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan davranışların tümü kusur durumunun varlığı halinde boşanma sebebi yapılabilecektir.
Bu nedenle tazminat ödemeye mahkûm edilecek olan eşin mutlaka diğer eşe göre kusurlu veya daha fazla kusurlu olması aranacaktır. Yukarıda sözünü ettiğimiz üzere kusurların eşit olması halinde maddi tazminata hükmedilemez.
Zarar Şartı
Türk Medeni Kanunu m. 174/f. 1 hükmü gereğince maddi tazminata hükmedilebilmesi için mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zarar görmüş olması gerekecektir.
Burada mevcut veya beklenen menfaatlerin neyi ifade ettiğini açıklamak gerekecektir.
Mevcut menfaat; boşanmaya kadar evlilik birliğinin eşe sağladığı maddi katkıyı ifade ederken beklenen menfaat, yine boşanma olmasaydı evlilik birliğinin eşe sağlayacağı maddi katkıyı ifade eder. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.05.1992 tarihli 2-255/352 sayılı kararında mevcut veya beklenen menfaat kavramı “mevcut veya beklenen menfaat kavramı ile toplumun genel yapısı, ülkenin ve yaşamın gerçekleri göz önüne alınmak suretiyle ve herhalde evlilik birliğinin sürdüğü dönemde, normal koşullar altında, bir eşin diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde makul, ciddi ve sürekli davranışları anlamak gereklidir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Mevcut menfaatlerin zedelenmesine mal rejiminin tasfiye edilmesi nedeniyle uğranılan zarar, diğer eşin çalışmasından elde edilen kazancın kaybından doğan zarar, diğer eşin maddi olanakları nedeniyle yaşanılan maddi refahın kaybından doğan zarar örnek olarak gösterilebilir.
Beklenen menfaatlerin zedelenmesine, evlilik birliği devam etmiş olsaydı, zararın doğmayacağı evliliğe güvenerek ayrıldığı işi dolayısıyla uğradığı maddi kayıp, boşanma nedeniyle ev kirası, yeni eşya, taşınma maliyetleri gibi masraflar gösterilebilir.
İlliyet Bağı Şartı
TMK m. 174/f. 1 gereğince “Mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zedelenmiş olması gerekir. Yani tazminat talep eden eşin menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelenmesi gerekmektedir. Bu menfaatlerin örneğin eşin iflas etmesi nedeniyle zedelenmesi halinde bu zarar maddi tazminata konu olamayacaktır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 17.11.2009 tarihli 16086-19897 sayılı kararında “Davacının maddi tazminat talebi, boşanma sebebine dayanmayıp, davalının baskısı nedeniyle memuriyet hayatına başlayamaması yüzünden uğradığı maddi kayba dayalıdır. TMK m.174/1 kapsamında olmayıp, genel hükümlere gerçekleşen olaylar esas alınmalıdır.” Şeklindedir.
Talep Şartı
Maddi tazminat, kamu düzenini ilgilendiren bir konu değildir. Bu nedenle hâkimin maddi tazminata hükmedebilmesi için davacı eşin maddi tazminat talep etmesi şarttır. Talep olmadan bu konuda hüküm verilmesi mümkün değildir. Ayrıca hâkim, davacının maddi tazminat talep ettiği meblağ ile bağlıdır. Bu meblağdan daha azına hükmedebilecekken fazlasına hükmedemez.
Maddi tazminat boşanma davasının açılması ile birlikte talep edilebilecekken, boşanmanın fer’i niteliğinde olduğu için boşanma davasında karar verilene kadar her aşamada da talep edilebilecektir.
Maddi tazminat talep eden eş, talepte bulunduğu tazminat miktarını bilmeyerek de olsa eksik talep etmiş olsa dahi sonradan artıramayacaktır.
Peki boşanma davasının sona ermesinden sonra maddi tazminat ayrı bir dava ile talep edilebilecek midir?
TMK m.178 “Evliliğin boşanma ile sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklinde olduğundan buradan hareketle, maddi tazminatın boşanma davasının kesinleşmesinden sonra 1 yıl içinde de ayrı bir dava ile talep edilmesi mümkündür. Boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yılın geçmesiyle bu talep zamanaşımına uğrayacaktır.
Ayrıca anlaşmalı boşanma davasından sonra tazminat davası açılması da mümkün değildir.
Tazminat Miktarının Belirlenmesi
Türk Medeni Kanunun m. 174/f. 1 gereğince “uygun bir tazminatın” istenebileceği düzenlenmiştir. “uygun bir tazminat” tabirinden Kanun koyucunun bu konuda hâkime geniş bir takdir yetkisi tanıdığı sonucu çıkmaktadır. Gerçekten de Türk Medeni Kanununda düzenlenen maddi tazminat, Borçlar Kanununda düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin tazminat türlerinin aksine takdiren belirlenen bir tazminattır.
TBK anlamında haksız fiil sorumluluğunda, çeşitli hesaplama yöntemleriyle gerçek zararı hesaplanması ve tazminatın bu miktar üzerinden hükme alınması esasken, boşanmadan kaynaklanan maddi tazminatta böyle bir teknik hesaplama yapılmamakta, belirli kriterlere göre hâkim tarafından takdiren belirlenen miktarda tazminata hükmedilmektedir.
Bunun sebebi, öncelikle zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin parasal karşılığının teknik bir yöntemle hesaplanmasının mümkün olmayışıysa da, bir diğer sebebi, hâkimin boşanmaya sebep olan olaylarda taraf kusurlarını, ekonomik koşullarını, birbirlerine olan katkılarını değerlendirmek konusunda hâkimin takdir yetkisinin çok daha önemli olmasıdır.
Gerçekten de hâkim maddi tazminat miktarını belirlerken, eşlerin ekonomik ve sosyal durumları, evliliğin toplumun genel yapısı, eşlerin evlilik birliği içindeki imkânları, refah düzeyleri, aile bireylerinin ihtiyaçları, yaşama tarzı, eşlerin sosyal güvenlik olanaklarından yoksun kalıp kalmayacak olmaları, eşlerin çalışma koşullarının özellikleri, evliliğin sona ermesiyle mahrum kalacakları olanak ve menfaatler, boşanma nedeniyle doğacak masraflar, eşlerin yeniden evlenme şansı, davalının kusurunun ağırlık derecesi, davalının kusurunun derecesi gibi kriterleri değerlendirerek uygun bir miktar tazminata hükmedebilecektir.
Ayrıca tekrarla belirtmek gerekir ki hâkim taleple bağlılık ilkesi gereği talep edilen maddi tazminattan fazlasına hükmedemeyecektir.
Maddi Tazminatın Ödeme Biçimi Ve Faiz
Türk Medeni Kanunu m.176/f. 1 “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.” şeklindedir.
Yani maddi tazminatın toptan bir şekilde ödenmesine karar verilebileceği gibi belirlenen bir meblağın taksitler halinde ödenmesine de karar verilebilir.
Yine taraflar aksini kararlaştırmadıkça maddi tazminat Türk parası ile ödenir. Taraflar anlaşarak maddi tazminatın yabancı ülke parasıyla da ödenmesine karar verilmesini isteyebilir.
Maddi tazminat boşanmanın fer’i niteliğinde olduğundan faiz boşanmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren işlemeye başlar. Faiz işletilebilmesi için mutlaka talep edilmesi gerekecektir. İşletilecek olan faiz, kesinleşme tarihindeki yasal faiz oranında olacaktır.
Boşanma davalarında iki türlü tazminat talep edilebilir. Bunlardan ilki, boşanma yüzünden mevcut veya beklenen zararların tazmin edildiği maddi tazminat, diğeri ise boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın zararlarının tazmin edildiği manevi zarardır. Biz bu makalemizde maddi tazminat hususunda detaylı bilgi vermekle yetineceğiz.
Maddi tazminatın tanımı ve hukuki niteliği
Türk Medeni Kanunu’nun 174. Maddesinde düzenlenen maddi tazminat Boşanmanın mali sonuçlarından biridir. TMK m. 174/f 1 “ “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.” Şeklinde bir düzenlemeye yer vererek, kusuru bulunmayan veya daha az kusuru bulunan tarafa maddi tazminat isteme hakkı vermiştir.
Eski Medeni Kanun döneminde bu hak sadece kusuru bulunmayan yani kusursuz eşe verilmişken, yeni Türk Medeni Kanunu’nda daha az kusurlu olan eşe de maddi tazminat talep etme hakkı getirilmiştir. Bu düzenleme, boşanmaya sebebiyet veren olaylar süresince sabırlı kalmanın, kusursuz kalmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu da düşünüldüğünde yerinde bir düzenleme olmuştur.
TMK m. 174/f 1’ deki düzenlemenin amacı boşanma nedeniyle ortaya çıkan maddi zararın karşılanmasıdır. Doktrinde boşanma davalarındaki maddi tazminatın hukuki niteliği tartışılmış, bir görüşe göre sözleşmeye aykırılık olduğunu savunurken, diğer bir görüş ise haksız fiil sorumluluğu olduğunu ifade etmiştir. Yargıtay’ın da kabul ettiği üzere, boşanma davalarındaki maddi tazminat bir “haksız fiil tazminatıdır”.
Öyle ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 27.01.1999 tarihli 2-6/41 sayılı kararında “boşanma halinde sözleşmeden kaynaklanan bir ihtilafın söz konusu olmayacağını” belirtmiştir. Boşanmadaki maddi tazminat, haksız fiil gibi bir kusur sorumluluğudur. Fakat boşanmada maddi tazminat, Türk Borçlar Kanunu m.49 ve devamında düzenlenen haksız fiil tazminatının özel bir görünümüdür ve Türk Medeni Kanundaki hükümlere tabidir. Bu nedenle, TBK anlamında haksız fiil düzenlemelerinden ayrılan özellikleri vardır.
Maddi Tazminatın Şartları
Boşanmada maddi tazminat, bazı koşulların aynı anda gerçekleşmesi halinde mümkündür. Bu koşullar,
Mahkemenin maddi tazminata hükmedebilmesi için bu şartların hepsinin gerçekleşmiş olması gerekir. Şimdi bu şartları sırayla inceleyelim;
Boşanma Şartı
TMK m.174/f. 1 gereğince maddi tazminata hükmedilebilmesi için mevcut ve beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zedelenmiş olması gerektiğinden. Boşanma olmaksızın maddi tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.
Tazminat İsteyen Tarafın Kusursuz veya Daha Az Kusurlu Olması Şartı
TMK m.174/f. 1 gereğince maddi tazminata hükmedilebilmesi için mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya da az kusurlu tarafın maddi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, Eski Medeni Kanunda sadece kusursuz olan eşe maddi tazminat talep etme hakkı verilmişken yeni Türk Medeni Kanununda bu hak kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafa verilmiştir. Bu yeni düzenleme ile daha az kusurlu olan eşin de maddi tazminat talep edebilmesi mümkün hale gelmiştir.
Gerçekten de kusurlu eşin boşanmaya sebep olan davranışları nedeniyle diğer eşin kusursuzluk halini sürdürmesi çoğu zaman olağan hayat akışı içinde pek de mümkün olmamaktadır. Bu nedenle daha az kusur atfedilecek eşin maddi zararının tazmin edilememesi hakkaniyetli bir düzenleme olmadığından TMK’da bu husus yeniden düzenlenerek daha az kusurlu eşin de tazminat talep edebilmesine olanak tanınmıştır. Daha az kusurlu eşin maddi tazminat talebinden elbette kusuru oranında bir hakkaniyet indirimi yapılarak adaletli bir karar tesis edilmesi mümkün hale gelecektir.
Hâkim eşlerin kusurunun eşit olduğuna karar verirse tazminat talebini reddedecektir. Çünkü maddi tazminat talep eden eşin mutlak suretle daha az kusurlu veya kusursuz olması gerekecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30.01.2012 tarihli 10331-1658 sayılı kararında “Temyize konu davada davacının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu sabit ise de, davalının da sık sık kocasına ‘aptal, sen erkek değilsin, seninle evlendiğime pişmanım’ şeklinde sözler söylediği, kayınbabasına hakaret ettiği ve intihara kalkıştığı yapılan soruşturma ve toplanılan delillerden anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmada davalı taraf da kusurludur. Taraflardan birini diğerinden baskın kusurlu kabul etmek mümkün değildir. Hal böyle iken mahkemenin bu yönleri nazara almadan davacıyı boşanmada daha fazla kusurlu kabul etmesi ve davacıyla aynı oranda kusuru gerçekleşen davalı yararına maddi ve
manevi tazminata hükmetmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir” denilerek, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan eş ile, eşine ve kayınpederine sık sık hakaret ve aşağılama sözleri sarf eden, intihara kalkışan eşin kusurunun eşit olduğuna karar vererek yerel mahkemenin maddi tazminata hükmettiği kararı bozmuştur.
Tazminat İstenen Tarafın Kusurlu Olması Şartı
Türk Medeni Kanunu m. 174/f. 1 gereğince Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan maddi tazminat isteyebilecektir.
Yukarıda da sözünü ettiğimiz üzere boşanmada maddi tazminat, bir haksız fiil tazminatıdır. Haksız fiil sorumluluğu ise bir kusur sorumluluğudur ve boşanmada maddi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat istenen tarafın kusurunun bulunması şarttır.
Türk Medeni Kanununun boşanmaya ilişkin hükümleri gereğince, boşanmada kusur, evlilik birliğinin yüklemiş olduğu sorumlulukları yerine getirmemek, aile hukukunun şartlarını ihlal etmek ve evlilik birliğinin gereklerine uygun hareket etmemek halleridir.
Türk Medeni kanununda düzenlenen boşanma sebeplerinden büyük bir kısmı zaten başlı başına kusur ilkesine dayanır. Örneğin, Zina, hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme veyahut da evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan davranışların tümü kusur durumunun varlığı halinde boşanma sebebi yapılabilecektir.
Bu nedenle tazminat ödemeye mahkûm edilecek olan eşin mutlaka diğer eşe göre kusurlu veya daha fazla kusurlu olması aranacaktır. Yukarıda sözünü ettiğimiz üzere kusurların eşit olması halinde maddi tazminata hükmedilemez.
Zarar Şartı
Türk Medeni Kanunu m. 174/f. 1 hükmü gereğince maddi tazminata hükmedilebilmesi için mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zarar görmüş olması gerekecektir.
Burada mevcut veya beklenen menfaatlerin neyi ifade ettiğini açıklamak gerekecektir.
Mevcut menfaat; boşanmaya kadar evlilik birliğinin eşe sağladığı maddi katkıyı ifade ederken beklenen menfaat, yine boşanma olmasaydı evlilik birliğinin eşe sağlayacağı maddi katkıyı ifade eder. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.05.1992 tarihli 2-255/352 sayılı kararında mevcut veya beklenen menfaat kavramı “mevcut veya beklenen menfaat kavramı ile toplumun genel yapısı, ülkenin ve yaşamın gerçekleri göz önüne alınmak suretiyle ve herhalde evlilik birliğinin sürdüğü dönemde, normal koşullar altında, bir eşin diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde makul, ciddi ve sürekli davranışları anlamak gereklidir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Mevcut menfaatlerin zedelenmesine mal rejiminin tasfiye edilmesi nedeniyle uğranılan zarar, diğer eşin çalışmasından elde edilen kazancın kaybından doğan zarar, diğer eşin maddi olanakları nedeniyle yaşanılan maddi refahın kaybından doğan zarar örnek olarak gösterilebilir.
Beklenen menfaatlerin zedelenmesine, evlilik birliği devam etmiş olsaydı, zararın doğmayacağı evliliğe güvenerek ayrıldığı işi dolayısıyla uğradığı maddi kayıp, boşanma nedeniyle ev kirası, yeni eşya, taşınma maliyetleri gibi masraflar gösterilebilir.
İlliyet Bağı Şartı
TMK m. 174/f. 1 gereğince “Mevcut veya beklenen menfaatlerin boşanma yüzünden zedelenmiş olması gerekir. Yani tazminat talep eden eşin menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelenmesi gerekmektedir. Bu menfaatlerin örneğin eşin iflas etmesi nedeniyle zedelenmesi halinde bu zarar maddi tazminata konu olamayacaktır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 17.11.2009 tarihli 16086-19897 sayılı kararında “Davacının maddi tazminat talebi, boşanma sebebine dayanmayıp, davalının baskısı nedeniyle memuriyet hayatına başlayamaması yüzünden uğradığı maddi kayba dayalıdır. TMK m.174/1 kapsamında olmayıp, genel hükümlere gerçekleşen olaylar esas alınmalıdır.” Şeklindedir.
Talep Şartı
Maddi tazminat, kamu düzenini ilgilendiren bir konu değildir. Bu nedenle hâkimin maddi tazminata hükmedebilmesi için davacı eşin maddi tazminat talep etmesi şarttır. Talep olmadan bu konuda hüküm verilmesi mümkün değildir. Ayrıca hâkim, davacının maddi tazminat talep ettiği meblağ ile bağlıdır. Bu meblağdan daha azına hükmedebilecekken fazlasına hükmedemez.
Maddi tazminat boşanma davasının açılması ile birlikte talep edilebilecekken, boşanmanın fer’i niteliğinde olduğu için boşanma davasında karar verilene kadar her aşamada da talep edilebilecektir.
Maddi tazminat talep eden eş, talepte bulunduğu tazminat miktarını bilmeyerek de olsa eksik talep etmiş olsa dahi sonradan artıramayacaktır.
Peki boşanma davasının sona ermesinden sonra maddi tazminat ayrı bir dava ile talep edilebilecek midir?
TMK m.178 “Evliliğin boşanma ile sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” şeklinde olduğundan buradan hareketle, maddi tazminatın boşanma davasının kesinleşmesinden sonra 1 yıl içinde de ayrı bir dava ile talep edilmesi mümkündür. Boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yılın geçmesiyle bu talep zamanaşımına uğrayacaktır.
Ayrıca anlaşmalı boşanma davasından sonra tazminat davası açılması da mümkün değildir.
Tazminat Miktarının Belirlenmesi
Türk Medeni Kanunun m. 174/f. 1 gereğince “uygun bir tazminatın” istenebileceği düzenlenmiştir. “uygun bir tazminat” tabirinden Kanun koyucunun bu konuda hâkime geniş bir takdir yetkisi tanıdığı sonucu çıkmaktadır. Gerçekten de Türk Medeni Kanununda düzenlenen maddi tazminat, Borçlar Kanununda düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin tazminat türlerinin aksine takdiren belirlenen bir tazminattır.
TBK anlamında haksız fiil sorumluluğunda, çeşitli hesaplama yöntemleriyle gerçek zararı hesaplanması ve tazminatın bu miktar üzerinden hükme alınması esasken, boşanmadan kaynaklanan maddi tazminatta böyle bir teknik hesaplama yapılmamakta, belirli kriterlere göre hâkim tarafından takdiren belirlenen miktarda tazminata hükmedilmektedir.
Bunun sebebi, öncelikle zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin parasal karşılığının teknik bir yöntemle hesaplanmasının mümkün olmayışıysa da, bir diğer sebebi, hâkimin boşanmaya sebep olan olaylarda taraf kusurlarını, ekonomik koşullarını, birbirlerine olan katkılarını değerlendirmek konusunda hâkimin takdir yetkisinin çok daha önemli olmasıdır.
Gerçekten de hâkim maddi tazminat miktarını belirlerken, eşlerin ekonomik ve sosyal durumları, evliliğin toplumun genel yapısı, eşlerin evlilik birliği içindeki imkânları, refah düzeyleri, aile bireylerinin ihtiyaçları, yaşama tarzı, eşlerin sosyal güvenlik olanaklarından yoksun kalıp kalmayacak olmaları, eşlerin çalışma koşullarının özellikleri, evliliğin sona ermesiyle mahrum kalacakları olanak ve menfaatler, boşanma nedeniyle doğacak masraflar, eşlerin yeniden evlenme şansı, davalının kusurunun ağırlık derecesi, davalının kusurunun derecesi gibi kriterleri değerlendirerek uygun bir miktar tazminata hükmedebilecektir.
Ayrıca tekrarla belirtmek gerekir ki hâkim taleple bağlılık ilkesi gereği talep edilen maddi tazminattan fazlasına hükmedemeyecektir.
Maddi Tazminatın Ödeme Biçimi Ve Faiz
Türk Medeni Kanunu m.176/f. 1 “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.” şeklindedir.
Yani maddi tazminatın toptan bir şekilde ödenmesine karar verilebileceği gibi belirlenen bir meblağın taksitler halinde ödenmesine de karar verilebilir.
Yine taraflar aksini kararlaştırmadıkça maddi tazminat Türk parası ile ödenir. Taraflar anlaşarak maddi tazminatın yabancı ülke parasıyla da ödenmesine karar verilmesini isteyebilir.
Maddi tazminat boşanmanın fer’i niteliğinde olduğundan faiz boşanmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren işlemeye başlar. Faiz işletilebilmesi için mutlaka talep edilmesi gerekecektir. İşletilecek olan faiz, kesinleşme tarihindeki yasal faiz oranında olacaktır.