Kazanç Kaybı Zararlarının Tazminine İlişkin Uygulamadaki Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Logo



Av. Sinem Sencer 30 Sep, 2020 Universal

Kazanç Kaybı Zararlarının Tazminine İlişkin Uygulamadaki Sorunlar ve Çözüm Önerileri


Yukarıda detaylarıyla açıklandığı üzere, filo kiralama şirketlerine ait araçlarda meydana gelen kazanç kaybı zararları sigorta şirketlerinden talep edilememekte olup, bu zararlar sadece kusurlu araç maliki ve araç sürücüsünden talep edilebilmektedir. Bu zararların talep edilmesi aşamasında da uygulamada birçok sorunla karşılaşılmaktadır.

Uygulamada karşılaşılan en büyük sorunlardan bir tanesi, kazanç kaybı zararlarının ZMMS veya kasko poliçesinden karşılanamamasıdır. Zira bu durum araç maliki ya da sürücü tarafından bilinmemekte ve bu zararlar kendilerinden talep edildiğinde sigortalarından talep edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Hatta araç malikleri tarafından yapılan ve sıkça karşılaşılan itirazlar, araçlarının trafik ve kasko sigortalarına yıllık yüklü miktarlarda prim ödedikleri ve eğer bu zararlar sigortalar tarafından karşılamıyorsa neden bu sigortaları yaptırdıkları yönünde olmaktadır. Araç malikleri tarafından yapılan bu itirazlar değerlendirildiğinde, çok da haksız olmadığı kanaatindeyim.

Kazanç kaybı zararları dolaylı zarar olarak değerlendirilmekte ve bu zararlar sigorta şirketleri tarafından teminat altına alınmamaktadır.

Trafik kazası sonucu hasarlanan aracının ‘onarımı süresince’ onarım masrafları ve onarım sonrası değer kaybı ile kazanç kayıpları ayrı ayrı değil, tek bir zararın parçalarıdır. Bunları doğrudan veya dolaylı zarar olarak ayırmak yanlıştır. Araç üçüncü kişinin kusurlu eylemiyle hasarlanmış; araç sahibinin malvarlığında eksilme olmuştur. O halde bu eksikliği tamamının giderilmesi gerekmektedir[1].

Yargıtay, onarım süresince uğranılan kazanç kayıplarının istenebileceğine ilişkin kararları ile kazanç kayıplarının trafik sigortası kapsamında olmadığı yönündeki kararları birbiriyle çelişmektedir. Bunun yanı sıra onarım süresince kazanç kayıpları işleten ve sürücüden istenebilirken sigortacıdan istenememesi, Anayasa’nın ‘eşitlik’ ilkesine aykırıdır[2].

Zira trafik kazaları neticesinde araçlarda meydana gelen zararlardan hasar bedeli ve değer kaybı bedeli kusurlu yanın ZMMS ya da ihtiyari mali mesuliyet teminatını kapsayan kasko poliçesinin bulunduğu sigorta şirketlerinden karşılanabiliyorken, aynı kazaya ilişkin meydana gelen 3. bir zarar kalemi olan kazanç kaybı zararının sigorta şirketlerinden talep edilememesi araç maliki açısından çok da hakkaniyetli sayılmamaktadır.

İhtiyari mali mesuliyet teminatı bulunan kasko poliçelerinin kapsamı açıkça araç sahibinin 3. kişilere verdiği maddi ve bedeni zararları teminat altına almaktadır. Filo kiralama şirketlerinin araçlarında meydana gelen kazanç kaybı zararları da bu zararlar içerisinde yer almasına rağmen, kasko poliçelerinde ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamında kabul edilmemektedir. Sigorta şirketlerinin sigorta poliçesi yaparken, sigortalıları aydınlatma yükümlülüğü bulunmakta ve bu yükümlülük kapsamında, 3. kişilere verilen dolaylı zararların da bu ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamına alınabileceğine ilişkin bilgilendirme yapılması ve sigortalı tarafından isteniyorsa prim farkı ödenerek bu zararların da teminat altına alınması gerekmektedir. Ancak sigorta şirketleri tarafından sigortalılarına bu zararlardan hiç bahsedilmemekte ve bu nedenle sigortalılar bu zararların teminat dışı olduğunu bilmemektedir. Bu durum da sigortalılar açısından büyük mağduriyete sebep olmaktadır.

Bu nedenlerle, özellikle filo kiralama şirketlerine ait araçlarda meydana gelen kazanç kaybı zararlarının, özellikle ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamında kasko poliçesinin yaptırıldığı sigorta şirketleri tarafından teminat altına alınması ve araç maliklerinin bu mağduriyetle daha fazla karşılaşmaması gerektiği kanaatindeyim.

Sigorta Tahkim Komisyonu’nun bir kararında da kazanç kaybı zararlarının ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamında olup olmadığına ilişkin değerlendirme ve inceleme yapılmıştır. Bu karar incelendiğinde, ihtiyari mali mesuliyet teminatının, ZMMS’nda teminat dışında kalan halleri teminat altına alması gerektiği belirtilmiştir. ZMMS genel şartlarda teminat dışı kalan hallerde manevi tazminat talepleri ile gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri yer almaktadır. Ancak İhtiyari Mali Mesuliyet Genel Şartlarına bakıldığında, Genel Şartlarda yukarıda bahsedilen teminat dışı kalan hallerden sadece manevi tazminatın teminat altına alınabilme imkânı getirilmiştir. İhtiyari Mali Mesuliyet Genel Şartlarına, sadece manevi tazminatın teminat altına alınarak iş durması/kazanç kaybı zararlarının ve diğer zararların teminat altına alınmamış olması kanun koyucu tarafından bilerek yapıldığını göstermektedir.

Komisyonun bu kararından da görüleceği üzere kazanç kaybı zararlarının sigorta şirketleri tarafından kasko ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamına alınmadığı açıkça görülmektedir[3].

Bu hususların dışında uygulamada kazanç kaybı zararlarının tazmini için açılacak davalarda, kusurlu araç malikinin şirket olduğu durumlarda görevli mahkeme konusunda da birçok sorunla karşılaşılmaktadır.

TTK’nun 2. maddesi 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine [2] bakmakla görevlidir.” şeklindedir.

İşbu madde gereğince, filo kiralama şirketlerinin araçlarında meydana gelen kazalara ilişkin kazanç kaybı zararlarının dava yoluyla talep edilmesi halinde, kusurlu yan araç malikinin şirket olduğu durumlarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi, asliye hukuk mahkemesi mi olduğu doktrinde tartışmalıdır.

Bu konuyla ilgili doktrinde olan tartışma, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 2018/1399 E. 2018/1845 K. Sayılı 13.11.2018 tarihli emsal nitelikte kararı ile son bulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen bu kararda, kazanç kaybı taleplerinin taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve TTK’da yer alan ticari davalardan kabul edilip edilemeyeceği konusunda değerlendirme yapılmıştır.

Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmede, kazanç kaybı zararlarının taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanmadığı, bu zararların haksız fiil sorumluluğu kapsamında talep edilen tazminatlardan olduğu ve bu nedenle de görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması gerektiğine ilişkin karar verilmiştir[4].

Kazanç kaybı ile ilgili Kazanç Kaybı Zararı Nedir? başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz. Yazı dizimin devamında Kazanç Kaybı Nasıl Hesaplanır? başlıklı yazımız yer almaktadır.

 

Yazar: Sinem SENCERAvukat

 


[1]ÇELİK, s. 474”

[2]ÇELİK, s. 474”

[3]HAKEM KARAR DERGİSİ, 2018 Ekim – Aralık, Sayı: 36

[4] “İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 2018/1399 E. 2018/1845 K. Sayılı 13.11.2018 tarihli kararı, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=is-istanbulbam-37hd-2018-1399.htm&kw=2018/1399#fm

Yukarıda detaylarıyla açıklandığı üzere, filo kiralama şirketlerine ait araçlarda meydana gelen kazanç kaybı zararları sigorta şirketlerinden talep edilememekte olup, bu zararlar sadece kusurlu araç maliki ve araç sürücüsünden talep edilebilmektedir. Bu zararların talep edilmesi aşamasında da uygulamada birçok sorunla karşılaşılmaktadır.

Uygulamada karşılaşılan en büyük sorunlardan bir tanesi, kazanç kaybı zararlarının ZMMS veya kasko poliçesinden karşılanamamasıdır. Zira bu durum araç maliki ya da sürücü tarafından bilinmemekte ve bu zararlar kendilerinden talep edildiğinde sigortalarından talep edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Hatta araç malikleri tarafından yapılan ve sıkça karşılaşılan itirazlar, araçlarının trafik ve kasko sigortalarına yıllık yüklü miktarlarda prim ödedikleri ve eğer bu zararlar sigortalar tarafından karşılamıyorsa neden bu sigortaları yaptırdıkları yönünde olmaktadır. Araç malikleri tarafından yapılan bu itirazlar değerlendirildiğinde, çok da haksız olmadığı kanaatindeyim.

Kazanç kaybı zararları dolaylı zarar olarak değerlendirilmekte ve bu zararlar sigorta şirketleri tarafından teminat altına alınmamaktadır.

Trafik kazası sonucu hasarlanan aracının ‘onarımı süresince’ onarım masrafları ve onarım sonrası değer kaybı ile kazanç kayıpları ayrı ayrı değil, tek bir zararın parçalarıdır. Bunları doğrudan veya dolaylı zarar olarak ayırmak yanlıştır. Araç üçüncü kişinin kusurlu eylemiyle hasarlanmış; araç sahibinin malvarlığında eksilme olmuştur. O halde bu eksikliği tamamının giderilmesi gerekmektedir[1].

Yargıtay, onarım süresince uğranılan kazanç kayıplarının istenebileceğine ilişkin kararları ile kazanç kayıplarının trafik sigortası kapsamında olmadığı yönündeki kararları birbiriyle çelişmektedir. Bunun yanı sıra onarım süresince kazanç kayıpları işleten ve sürücüden istenebilirken sigortacıdan istenememesi, Anayasa’nın ‘eşitlik’ ilkesine aykırıdır[2].

Zira trafik kazaları neticesinde araçlarda meydana gelen zararlardan hasar bedeli ve değer kaybı bedeli kusurlu yanın ZMMS ya da ihtiyari mali mesuliyet teminatını kapsayan kasko poliçesinin bulunduğu sigorta şirketlerinden karşılanabiliyorken, aynı kazaya ilişkin meydana gelen 3. bir zarar kalemi olan kazanç kaybı zararının sigorta şirketlerinden talep edilememesi araç maliki açısından çok da hakkaniyetli sayılmamaktadır.

İhtiyari mali mesuliyet teminatı bulunan kasko poliçelerinin kapsamı açıkça araç sahibinin 3. kişilere verdiği maddi ve bedeni zararları teminat altına almaktadır. Filo kiralama şirketlerinin araçlarında meydana gelen kazanç kaybı zararları da bu zararlar içerisinde yer almasına rağmen, kasko poliçelerinde ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamında kabul edilmemektedir. Sigorta şirketlerinin sigorta poliçesi yaparken, sigortalıları aydınlatma yükümlülüğü bulunmakta ve bu yükümlülük kapsamında, 3. kişilere verilen dolaylı zararların da bu ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamına alınabileceğine ilişkin bilgilendirme yapılması ve sigortalı tarafından isteniyorsa prim farkı ödenerek bu zararların da teminat altına alınması gerekmektedir. Ancak sigorta şirketleri tarafından sigortalılarına bu zararlardan hiç bahsedilmemekte ve bu nedenle sigortalılar bu zararların teminat dışı olduğunu bilmemektedir. Bu durum da sigortalılar açısından büyük mağduriyete sebep olmaktadır.

Bu nedenlerle, özellikle filo kiralama şirketlerine ait araçlarda meydana gelen kazanç kaybı zararlarının, özellikle ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamında kasko poliçesinin yaptırıldığı sigorta şirketleri tarafından teminat altına alınması ve araç maliklerinin bu mağduriyetle daha fazla karşılaşmaması gerektiği kanaatindeyim.

Sigorta Tahkim Komisyonu’nun bir kararında da kazanç kaybı zararlarının ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamında olup olmadığına ilişkin değerlendirme ve inceleme yapılmıştır. Bu karar incelendiğinde, ihtiyari mali mesuliyet teminatının, ZMMS’nda teminat dışında kalan halleri teminat altına alması gerektiği belirtilmiştir. ZMMS genel şartlarda teminat dışı kalan hallerde manevi tazminat talepleri ile gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri yer almaktadır. Ancak İhtiyari Mali Mesuliyet Genel Şartlarına bakıldığında, Genel Şartlarda yukarıda bahsedilen teminat dışı kalan hallerden sadece manevi tazminatın teminat altına alınabilme imkânı getirilmiştir. İhtiyari Mali Mesuliyet Genel Şartlarına, sadece manevi tazminatın teminat altına alınarak iş durması/kazanç kaybı zararlarının ve diğer zararların teminat altına alınmamış olması kanun koyucu tarafından bilerek yapıldığını göstermektedir.

Komisyonun bu kararından da görüleceği üzere kazanç kaybı zararlarının sigorta şirketleri tarafından kasko ihtiyari mali mesuliyet teminatı kapsamına alınmadığı açıkça görülmektedir[3].

Bu hususların dışında uygulamada kazanç kaybı zararlarının tazmini için açılacak davalarda, kusurlu araç malikinin şirket olduğu durumlarda görevli mahkeme konusunda da birçok sorunla karşılaşılmaktadır.

TTK’nun 2. maddesi 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine [2] bakmakla görevlidir.” şeklindedir.

İşbu madde gereğince, filo kiralama şirketlerinin araçlarında meydana gelen kazalara ilişkin kazanç kaybı zararlarının dava yoluyla talep edilmesi halinde, kusurlu yan araç malikinin şirket olduğu durumlarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi mi, asliye hukuk mahkemesi mi olduğu doktrinde tartışmalıdır.

Bu konuyla ilgili doktrinde olan tartışma, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 2018/1399 E. 2018/1845 K. Sayılı 13.11.2018 tarihli emsal nitelikte kararı ile son bulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen bu kararda, kazanç kaybı taleplerinin taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve TTK’da yer alan ticari davalardan kabul edilip edilemeyeceği konusunda değerlendirme yapılmıştır.

Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmede, kazanç kaybı zararlarının taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanmadığı, bu zararların haksız fiil sorumluluğu kapsamında talep edilen tazminatlardan olduğu ve bu nedenle de görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması gerektiğine ilişkin karar verilmiştir[4].

Kazanç kaybı ile ilgili Kazanç Kaybı Zararı Nedir? başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz. Yazı dizimin devamında Kazanç Kaybı Nasıl Hesaplanır? başlıklı yazımız yer almaktadır.

 

Yazar: Sinem SENCERAvukat

 


[1]ÇELİK, s. 474”

[2]ÇELİK, s. 474”

[3]HAKEM KARAR DERGİSİ, 2018 Ekim – Aralık, Sayı: 36

[4] “İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 2018/1399 E. 2018/1845 K. Sayılı 13.11.2018 tarihli kararı, http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/dsp.php?fn=is-istanbulbam-37hd-2018-1399.htm&kw=2018/1399#fm


Abone Ol Paylaşılan bloglardan haberdar olmak için abone olabilirsiniz
E-Bülten aydınlatma metni için tıklayınız