MEDENİ USUL HUKUKUNDA DAVA ŞARTLARI
Universal Hukuk Logo
Logo



Staj. Av. Şebnem Gür 16 May, 2025 Universal

Medeni Usul Hukukunda Dava Şartları


GİRİŞ

Dava şartları eski tarihli Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda önemini belirtir şeklinde ayrı ayrı belirtilmemişken 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ise 114. madde ile “Dava Şartları”, 115. madde ile de “Dava Şartlarının İncelenmesi” başlıkları altında sıralanmıştır. Dava şartları hususu kamu düzeninden olup önemli bir konu olduğu için doktrinde de çeşitli tartışmalara neden olmuş ve üstünde birçok çalışma yapılmıştır. Dava şartları bir davanın sürebilmesindeki en önemli unsurdur. Yargıtay bir kararında dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır demiştir. Dava şartının kamu düzeninden olmasının sonuçlarından biri yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ve resen de araştırılabilir olmasıdır.

Dava şartları davanın esastan incelenip karara bağlanabilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan hâllerdir. Tarafların aralarında dava şartlarına yönelik sözleşme yapmaları ya da muvafakat vermeleri geçerli bir sonuç doğurmaz. Dava şartlarının belirlenmesi şarta bağlanamaz. Çoğunlukla esas incelemesi için dava şartının varlığı aransa da bazı durumlarda bir şartın bulunmaması o davanın esastan incelenmesinin yolunu açar.

I. DAVA ŞARTLARININ SINIFLANDIRILMASI

Dava şartları doktrindeki çeşitli görüşlere göre sınıflandırılmaktadır. Genel-özel dava şartları, olumlu-olumsuz dava şartları ayrımı bu sınıflandırmaya örnektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava şartları bakımından bir sınıflandırma yapılmamış olup tek tek kanunda sayılmakla yetinilmiştir.

Genel dava şartları lafzından da anlaşılacağı üzere genel olup her davada mutlaka bulunması gereken dava şartlarıdır. Özel dava şartları ise konu özelinde, mahkeme özelinde ayrılabilir. Dava şartları doktrinde olumlu-olumsuz dava şartları şeklinde de sınıflandırılmıştır. Çoğunlukla esas incelemesi için dava şartının varlığı aransa da bazı durumlarda bir şartın bulunmaması o davanın esastan incelenmesinin yolunu açar. Bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı gerekli olan dava şartlarına olumlu, yokluğu gerekli olan dava şartlarına da olumsuz dava şartları denmektedir.[1]

Doktrinde Üstündağ, yukarıdaki ayrımların varlığını kabul etmekle birlikte dava şartlarını temelde, maddi hukuka ilişkin ve usul hukukuna ilişkin dava şartları olarak ikiye ayırmaktadır.[2] Maddi hukuka ilişkin dava şartları, davanın esasının incelenebilmesi için maddi hukukun belirlediği şartlar olmakla birlikte usule ilişkin şartlar davanın açılması ile meydana gelen usuli ilişki sonucunda ortaya çıkan şartlardır. Sayılan sınıflandırmaların yanında doktrinde taraflar bakımından dava şartları, derdestlik ve dilekçede bulunması gereken zorunlu unsurlar bakımından da bazı sınıflandırmalara gidilmiştir.

II. DAVA ŞARTLARININ ÖZELLİKLERİ

Dava şartlarının bir davanın sürmesindeki belirleyici ve önemli rolü dolayısıyla özellikleri de ayrıca bilinmelidir. Dava şartları öncelikle bir usul hukuku konusudur. Doktrinde bu konuda çeşitli görüşler olmakla birlikte Türk hukukunda bugün genel kabul, dava şartlarını münhasıran bir usûl hukuku kurumu sayan Almanya sisteminin benimsenmiş olmasıdır.[3] Dava şartları yalnızca davanın maddi hukuk bakımından haklı olup olmadığının incelendiği esas incelenmesinden önce davanın usûl hukuku bakımından dinlenebilir olup olmadığının tespitini amaçlar.[4] Dava şartları davanın esas olarak incelemesine geçilmesinde adeta bir filtre görevi görmektedir. Davanın esasının incelenmeye başlanılması için öncelikle dava şartlarına uyulmuş olması gerekmektedir. Dava şartlarının tam olarak sağlandığı durumlarda artık davanın esasının incelenmesine geçilebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun gerekçesine göre dava şartları, “Burada sözü edilen dava şartlarından maksat, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilen hâllerdir” şeklinde ifade edilmiştir.[5] Davanın her aşamasında taraflar tarafından ileri sürülebilir olması adil yargılanma hakkının görünümlerinden biridir. Tarafların da her zaman dava şartı eksikliğini ileri sürebilecekleri düzenlenmiştir (HMK m. 115/2, c. 2). Taraflar hukuki güvence ile haklarını kullanabilmektedirler. Dava şartları davanın açılması bakımından getirilmiş olmayıp davanın esasına geçilebilmesi bakımından önem arz etmektedir.

Ayrıca dava şartları kanunda açıklandığı üzere mahkeme tarafından resen araştırılır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğü ile birlikte parmak basılan bu husus kanuni bir düzenlemeye kavuşmuştur. Düzenlemeye göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” (HMK m. 115/1, c. 1) Yani dava şartlarına taraflar dikkat etmese bile mahkeme buna dikkat eder. Tarafların dava şartlarındaki noksanlığa muvafakat vermeleri bu noksanlığı gidererek geçerli hale getirmez.

Dava şartlarında yargılamanın başında veya sonradan oluşan eksikliğin, taraflarca da her zaman ve her aşamada ileri sürülmesine bir engel bulunmamaktadır (HMK m. 115/1, c. 2). Davanın ön inceleme aşamasında dava şartlarının incelenmesi çok önemli olsa da dava şartları davanın her aşamasında ileri sürülebilir çünkü dava şartları kamu düzenindendir. Dava şartlarının yargılamanın her aşamasında resen veya tarafların talebi üzerine incelenmesi hatta araştırılmasının bir diğer sonucu da dava şartlarıyla ilgili olarak iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının burada uygulama alanı bulmamasıdır.[6] Dava şartlarının davanın her aşamada incelenebilecek olmasından kasıt sadece ilk derece yargılamalarında dikkat edilecek olması değildir. Dava şartlarına kanun yolunda da uyulması gerekmektedir. Öyle ki istinaf ve temyiz aşamasında dava şartlarının incelenmesini düzenleyen hükümler getirilmiştir (HMK m. 353/1- a, m. 371/1- b). Daha önce de belirtildiği üzere bu önem kamu düzeninden gelir. Yargıtay’a göre, “Dava şartları davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.” [7] Dava şartları yargılamanın düzgün, düzenli bir şekilde işlemesi amacı güder.

Dava şartları HMK m. 14’ de yazılmıştır ve diğer kanunlardaki hükümler saklı tutulmuştur. Dava için bu kadar önemli olan şartların sınırlı ve sadece kanunla belirlenebilir olup olmadığı doktrin ve Yargıtay bakımından tartışmalara sebebiyet vermiştir. Doktrinde bir görüş sadece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenenleri dava şartı sayarken bir görüş diğer kanunlardaki hükümleri de eklemek gerektiğini belirtmektedir. Genel kabule göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen dava şartları genel dava şartları, diğer kanunlarda belirtilen dava şartları özel dava şartlarıdır. Genel dava şartları sınırlanabilir olmakla birlikte özel dava şartları sınırlandırılamaz. Kesin olarak birliğe varılan hususlardan en önemlisi taraf iradeleriyle dava şartı oluşturulamayacağı veya yok edilemeyeceğidir. Ayrıca taraflar arasındaki sözleşmeye dayanılarak da yeni dava şartları var edilemez ya da yok edilemez.

III. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNDA BULUNAN GENEL DAVA ŞARTLARI

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.114’te genel dava şartları sıralanmıştır. Bunlar; Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması, yargı yolunun caiz olması, mahkemenin görevli olması, yetkinin kesin olduğu hâllerde mahkemenin yetkili bulunması, tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması, dava takip yetkisine sahip olunması, vekil aracılığıyla takip edilen davalarda vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması, davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması, teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması, aynı davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasıdır.

Genel dava şartları her davada uyulması gereken zorunlu şartlardır. Özel dava şartları da HMK’da bulunan dava şartlarının dışında bulunan ve özel kanunlarda bulunan dava şartlarıdır. Öncelikle pek tabi davada Türk mahkemelerinin yargı hakkının olması için konunun da Türk mahkemelerinin çözebileceği bir uyuşmazlık olması gerekir. Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması, yargı yolunun caiz olması, mahkemenin görevli olması ve yetkinin kesin olduğu hallerde mahkemenin yetkili olması dava şartlarını kapsamaktadır. Mahkemelerin görev ve yetkilerinin önemi Anayasa’da da belirtilmiştir. Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.[8] Görev ve yetkinin kesin olduğu hallerde yetki kamu düzenindendir. Yani taraflar anlaşmak suretiyle, bir başka ifadeyle görev sözleşmesi yaparak, uyuşmazlık bağlamında görevli olmayan bir yargı yerini görevli hale getiremezler.

Başka bir husus da kanunda belirtilen taraf ehliyetinin ne anlama geldiğidir. Taraf ehliyeti genel olarak doktrinde, usuli ilişkinin bir süjesi olarak taraf usul işlemleri yapabilme ehliyeti olarak tanımlanmaktadır. [9] Hukuk Muhakemeleri Kanununda medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların taraf ehliyetine de sahip olacağı ifade edilmiştir (HMK m. 50). Hak ehliyetine sahip olan gerçek kişiler ve tüzel kişiler taraf ehliyetine de sahiptir. Tasarruf yetkisi de kural olarak maddi hukuka göre hak sahibi olana ait olduğundan tasarruf yetkisine sahip olan dava takip ehliyetine de sahip olmakta ve bu durum bağımlı dava takip yetkisi olarak ifade edilmektedir. [10]

Ayrıca davacı taraf dava açarak hukuk sistemini meşgul edeceğinin bilincinde olarak hukuki yararı olan konularda dava açmalıdır. Açılacak olan dava derdest bir dava olmamalı ve aynı konu hakkında kesin hüküm verilmemiş olmalıdır. Bunların yanında davanın açılması için eğer gider avansı, teminat gibi ücretlerin yatırılması gerekiyorsa bu ücretlerin de yatırılmış ya da süresi içinde yatırılacak olması gerekmektedir.

IV. ÖZEL VE GENEL DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİNDE ÖNCELİK

Genel dava şartlarının Hukuk Muhakemeleri Kanununda sınırlı olarak sayıldığı ve özel dava şartlarının münferit kanunlarda hüküm bulduğu belirtilmişti. Davada her şeyden önce dava şartlarının incelenecek olması genel ve özel dava şartlarının hangisinin öncelikli incelenmesi gerektiği tartışmasını ortaya çıkarabilir. Doktrindeki bir ifadeye göre, “Öncelikle genel dava şartlarının varlığı aranmalı, ardından varsa özel dava şartları gözetilmelidir”. [11] Bu konuda doktrinde ve yargı kararlarında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazı özel dava şartları bir dava açılmadan önce aranır. Yani dava açılıp dava şartı yokluğundan esasa gidememekten öte bazı dava şartları o dava şartı yerine getirilmeden dava açabilmeyi engeller. Bu duruma örnek olarak çeşitli uyuşmazlıklardaki zorunlu arabuluculuk dava şartı verilebilir. İş kazası ve meslek hastalığı dışında işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk dava şartıdır. Arabuluculuk sonucunda anlaşmaya varılamadığına dair tutanağın belirlenen kesin süre içerisinde mahkemeye sunulmaması, yapılan ihtara rağmen yerine getirilmezse dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dava usûlden reddedilir (HUAK m. 18/A-2). Maddenin devamında da arabuluculuk dava şartına tâbi bir davanın bu şart yerine getirilmeden açılması durumunda herhangi bir işlem yapılmaksızın usûlden ret edileceği belirtilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin konu kararına göre “Davadan önce arabulucuya başvuru şartı, davanın mahkemelerde açılıp görülmesine yönelik olarak düzenlenen özel bir dava şartıdır. Mahiyetleri gereği özel dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 144’ de düzenlenen genel dava şartlarından önce incelenir”. [12] Mahkemece arabuluculuk özel dava şartının genel dava şartlarından önce incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Başka bir Bölge Adliye Mahkemesi kararında ise “Taraflar arasında akdi bir ilişki olup, davalıların sorumluluğunun kaynağı davacıların murisi ile yaptığı hayat sigorta sözleşmesidir. Buna göre davacıların miras bırakanı tüketici konumunda olup, davalı sigorta şirketi ile aralarında akdedilen sigorta sözleşmesinin bir tüketici işlemi olması ve tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerekli olduğundan, HMK'nın 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nın 115/2. Maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Somut uyuşmazlığın TTK'nın 5/A maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk kapsamında olup olmadığı konusunda değerlendirme yapma ve karar verme görevi, esas uyuşmazlığa bakacak görevli mahkemeye aittir”. [13] Doktrinde bu yöndeki kararlara karşı olan görüşler de vardır. Arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu hallerde dahi öncelikle genel dava şartları incelenmeden ve arabulucuya başvurulmadığı hallerde herhangi bir işlem yapılmadan davanın usulden reddedilmesi yerinde bir düzenleme olmayıp uygulanabilir de değildir. [14] Sonuç olarak doktrin ve yargı kararlarında genel ve özel dava şartlarının uygulanması hususunda net bir fikir birliği bulunmamaktadır.

V. İLK İTİRAZLAR VE DAVA ŞARTLARI

İlk itirazlar ve dava şartları birbirinden ayrı iki konudur. İlk itirazlar, “kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı” ve “uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazıdır” (HMK m. 116/1-a, b). İlk itirazların en önemli farkı dava şartları gibi davanın her aşamasında ileri sürülebilecek nitelikte olmaması, sadece davanın hemen başında ileri sürülebilecek olmasıdır. İlk itirazlar tamamlanmadan esas incelemesine geçilemez. Bu yönüyle ilk itirazlar ve dava şartları benzemektedir. Ancak, ilk itirazlar yalnız Hukuk Muhakemeleri Kanununda sayılmış ve bunlarla sınırlıdır. [15] Dava şartları ise daha önce de belirtilen üzere Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer ilgili kanunlarda belirtilmiştir. İlk itirazlar cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir. Cevap süresi 2 hafta olup bu süre geçirildikten sonra ilk itirazın dinlenebilmesi mümkün değildir. [16] Süresinde ileri sürülmeyen ilk itirazlar mahkemece dinlenmez (HMK m. 117/1). Cevap süresi dolmamış olsa dahi cevap dilekçesi verilmiş ise ilk itirazların ileri sürülemeyeceği düzenlenmiştir (HMK m. 131). Kanunun lafzı dikkate alındığında hakimin/mahkemenin dava şartlarında olduğu gibi resen ilk itirazlara dikkat etmeyeceği görülmektedir. İlk itirazları taraflar ileri sürmelidir, mahkeme/hakim resen dikkate alamaz.

Mahkeme dava şartlarını ilk itirazlardan önce inceler. Dava şartları ve ilk itirazların incelenme sırası farklı olsa da her ikisinin incelenmesi ön inceleme aşamasında yapılır (HMK m. 137/1, 140/1). Yargıtay kararına göre “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı, ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen ilk itirazlar dinlenemez. Kesin yetki bulunmayan hâllerde davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazının daha sonra ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi mahkemece de kendiliğinden dikkate alınamaz.” [17]

Tarafların kendi iradeleriyle dava şartı oluşturamaması hususu ilk itirazlar bakımından da geçerlidir. İlk itirazlar Hukuk Muhakemeleri Kanununda sınırlı olarak belirtilmiş olup genişletilemez. Kanunda ilk itirazların ön sorunlar gibi inceleneceğine işaret edilmiş (HMK m 117/3), ancak dava şartları ile ilgili hükümlerde böyle bir ifadeye yer verilmemiştir. Doktrinde bir görüşe göre dava şartları da ilk itirazlar gibi ön sorun olarak incelenir. [18] Ön sorun, bir davada esas hakkında karar verilebilmesi için öncelikli olarak çözülmesi gereken ve davanın devamını etkileyen sorunlardır.

VI. DAVA ŞARTLARI VE USULİ İŞLEM ŞARTLARI

Davanın açılmasından başlayarak hükmün kesinleştiği ana kadar taraflar veya mahkemece gerçekleştirilen işlemlere usûl işlemleri denir. [19] Usûl işlemleri aynı zamanda usûl hukuku bakımından sonuç doğuran ve usûli etkilere sahip olan işlemlerdir. [20] Usûl işlemleri temelde taraflarca yapılan usûl işlemleri ve mahkemece yapılan usûl işlemleri şeklinde ikiye ayrılabilir. [21]

Taraflarca yapılan usûl işlemleri, tarafların yargılamaya yön veren ve yargılama sonucuna etkili olan irade açıklamaları olarak ifade edilebilir. [22] Bunlara örnek olarak; dava ve cevap dilekçesi vermek, delil göstermek, yargılamaya ilişkin talepler, davayı ıslah etmek, davadan feragat etmek verilebilir. [23]

Mahkemece yapılan usûl işlemleri ise yine yargılamanın yürütümü ve sonuçlanmasına yönelik olarak hâkimin yaptığı usûl işlemleridir. [24] Bunlara örnek olarak da duruşma gününün belirlenmesi, hâkimin davaların ayrılmasına karar vermesi (HMK m. 167), ara karar verilmesi, mahkemenin görevli olmadığına yönelik usûle ilişkin nihai karar verilmesi gösterilebilir. [25] Usul işlemleri kanunda dava şartları gibi net bir şekilde belirtilmemiş olup dava şartları kadar katı bir uygulamaya sahip de değildir. Ancak bu usul işlemlerine dikkat edilmeden dava açılıp yürütülebileceği anlamına gelmemektedir. Doktrinde usul işlemlerinin kaç tane olduğu konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüş olup bazı hususlarda fikir birliğine varılabilmiştir. Doktrinde usûli işlem şartları; taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava açma/takip ehliyetini [26] kapsar biçimde, usûli işlemi yapan kişide, işlemin hukuken etki doğurabilmesi için bulunması gereken şartlar olarak ifade edilmektedir. [27] Usûli işlemlerin geçerli olması için genel olarak çeşitli şartların sağlanmış olması gerekir. [28] Usuli işlemler ile dava şartlarındaki bağlılık da burada kendini göstermektedir.

Hukukumuzda taraflara ilişkin dava şartlarında (HMK m. 114/1, d, e, f), dava şartı ve usûli işlem şartı olma özelliği bir arada bulunabilmektedir. [29] Örnek gösterecek olursak taraf ehliyeti hususunda Umar, bu hususu iki yönlü olarak değerlendirmiştir. Taraf ehliyeti hem dava şartlarından hem de usûli işlemlerin geçerlilik unsurlarından biridir. Taraf ehliyeti olmadan taraf olunmaz, dava ehliyeti olmadan da olmaz. Usûli işlemi yapan tarafın, yaptığı usûli işlemlerin geçerli olabilmesi için taraf ehliyetine, dava ehliyetine ve dava takip yetkisine sahip olması gerekir. [30] Vekilin davada başka bir kimse adına ve hesabına usûli işlemler yapabilmesi için vekâlet ehliyetine sahip olması ve vekâletnamesini mahkemeye ibraz etmesi gerekmektedir. [31] Konu dava şartları nitelikleri itibariyle aynı zamanda usuli de şartlardır. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti, dava takip yetkisi, davaya vekâlet ehliyeti ve vekâletname ibrazı birer usûli işlem şartı olmasının yanında aynı zamanda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu kapsamında dava şartıdır. Doktrinde de durum, dava şartlarının usûli işlem şartlarını da içerisine alan bir nitelikte olduğu şeklinde ifade edilmiştir. [32] Dava şartları ve usuli işlemlerin niteliği farklı olduğu için eksikliklerindeki sonuçlar da farklı olmaktadır. Dava şartları ve usuli işlemlerin eksikliklerinde de benzer durumlar oluşmaktadır. Dava şartlarının eksikliği davanın sonucuna etkili iken usûli işlem şartlarının eksikliği yargılama içerisindeki her işlem için geçerlilik sorunu yaratır. Kural olarak dava şartlarının eksikliği davanın usulden reddi olmakla birlikte usuli işlemin eksikliğinin sonucu yapılan usuli işlemin geçersiz olmasıdır. Bazı usuli işlemlerin aynı zamanda bir dava şartı olduğu da belirtilmişti. Burada akıllara dava şartı olan usuli işlemlerin dava şartı olarak tamamlanması durumunda usuli işlem olarak da kendiliğinden geçerlilik kazanıp kazanamayacağı hususu gelebilir. Aynı zamanda bir dava şartı olan usûli işlem şartının, dava şartı eksikliğinin tamamlanması ile birlikte usûli işlemlere kendiliğinden etki kazandıracağı söylenemez çünkü ikisi farklı hususlardır. Usul işlemlerinin geçerlilik kazanması için ayrıca işlemlerin tamamlanması gerekmektedir. Örneğin Aynı zamanda hem bir dava şartı hem de usûli işlem şartı olan taraf ehliyetinin olmaması hem bir dava şartı eksikliği yaratır hem de eğer yargılamanın o anına kadar dava ehliyeti olmayan tarafça bir işlem yapılmışsa bunların geçersizliği sonucunu doğurur. Taraf ehliyeti dava şartı tamamlandığında o zamana kadar yapılan usul işlemleri kendiliğinden geçerli hale gelmez ayrıca bu konuda işlem yapılması gerekir.

SONUÇ

Türk Hukuk sisteminde kanunun lafzından anlayacağımız şekilde dava şartları ilk olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer almıştır. Genel dava şartları her davada dikkat edilmesi gereken kapsamı geniş dava şartları olmakla birlikte özel dava şartları ilgili kanunlarda yazan dava konusuna göre dikkat edilen dava şartlarıdır. Genel dava şartları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilmiş olup özel dava şartları diğer kanunlarda belirtilmiştir. Dava şartları usuli bir kurumdur. Anayasa yargısı, idari yargıda da pek tabi uygulanır.  Dava şartları davanın esasa geçilmesinde adeta bir filtre görevi görür. Dava şartları tamamlanmadan davanın esastan incelenmesine geçilemez. Dava şartları taraflarca getirilme ilkesine bağlı değildir. Yani mahkeme tarafından resen incelenir. Bu durum dava şartlarının kamu düzeni açısından da önemini gösterir. Dava şartları davanın her aşamasında ileri sürülebilir. İlk derece yargılamasında da kanun yolları kısmında da dava şartları ileri sürülebilir ve mahkeme de resen inceler. Dava şartlarının davanın her aşamasında incelenen özelliği davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına istisna teşkil eder. Dava şartları çekişmeli ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargıda da incelenir. Genel dava şartları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda sınırlı olarak sayılmış olup sınırlı sayı ilkesine bağlıdır. Özel dava şartları ise sınırlı sayı ilkesine tabi değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava şartları ile ilgili olarak dava şartları hakkında ön inceleme aşamasında duruşmasız olarak karar verilebileceğini düzenlemiştir (HMK m. 138). Bu durum dava şartlarının davanın her aşamasında incelenebileceği hususunda engel teşkil etmemekle birlikte katı bir kural değildir. Dava şartları tarafların muvafakatiyle kaldırılamaz, bu konuda taraflar aralarında sözleşme de yapamazlar. Dava şartları konusu kişilerin ya da kurumların inisiyatifine bırakılmış bir kurum değildir. Dava şartlarının eksikliği tamamlanabilecek ise tamamlanabilir fakat dava şartlarının yokluğu durumunda dava şartlarının tamamlanması mümkün olmaz. Tamamlanamayan dava şartları için ise dava şartı eksikliğinden değil yokluğundan söz edilir. Eksikliği tamamlanabilir dava şartlarındaki eksiklikler belli bir usûle göre tamamlanırlar. Buna göre mahkeme tarafından dava şartı eksikliğinin tamamlanmasına yönelik kesin süre verilir (HMK m. 115/2). Dava şartlarında tamamlanamaz bir eksiklik varsa veya eksikliğin tamamlanmasına yönelik verilen kesin süre içerisinde dava şartı eksikliği giderilmemişse dava usûlden ret kararı ile sonuçlanır (HMK m. 115/2).

[1] TANRIVER, Süha, Medeni Usûl Hukuku Cilt I, Yetkin Yayıncılık, 6. Bası,2024/11, s. 679; Yargıtay da dava şartlarının hukuki niteliğini ortaya koyduğu bir kararında söz konusu ayrımı “Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi). Olumsuz dava şartlarından birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez.” şeklinde belirtmiştir. Yrg. 8. HD, E. 2019/3280, K. 2021/5603, T. 29.06.2021, Erişim yeri: www.kazanci.com, (E.T. 15.10.2024)

[2] ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, 7. Bası,2000, s. 283 vd.

[3] ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk Yargılama Usulleri, Ankara, 1948 ss. 202-203; ÜSTÜNDAĞ, SAİM, s. 281; BİLGE, Necip, ÖNEN, Ergun Medeni Yargılama Hukuku, Ankara, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, B. 3,1978. 402; KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku, Yetki Yayınları, B. 8, 2023/10, ss.109-110; KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku, C. II, Yetki Yayınları, B. 8, 2023/10, s. 1343; ATALI, Murat, ERMENEK, İbrahim ve ERDOĞAN, Ersin, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayıncılık, B. 7, 2024/10 s. 316.

[4] ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk Yargılama Usulleri; ÜSTÜNDAĞ, Saim; BİLGE, Necip s. 402; KURU, Baki Dava Şartları, s. 110; KURU, Baki, Usûl C. II, s. 1343.

[5] HMK Gerekçe m. 119.

[6] PEKCANITEZ, Hakan, Medeni Usul Hukuku, C. II, 2017, s. 952; PEKCANITEZ, Hakan, ATALAY, Oğuz ve ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, B. 12, 2024/09 s.217.

[7] Yrg. 4. HD, E. 2021/15518, K. 2022/8052, T. 1.6.2022, www.kazanci.com, (E.T.15.10.2024); Aynı yönde kararlar için, Yrg. 10. HD, E. 2022/4318, K. 2022/7384, T. 18.5.2022; Yrg. 5. HD, E. 2015/27186, K. 2016/13111, T. 22.9.2016, www.kazanci.com.tr

[8] Anayasa (AY), m. 142

[9] UMAR, BİLGE “Medeni Usul Hukukunda Davanın Dinlenme Şartı Olarak Ehliyet”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt:29, Sayı:3, 1963, (Ehliyet), s. 592; YENİCE, Kazım, “Taraf Yeterliliği”, Adalet Dergisi, Sayı: 9-10, Eylül-Ekim 1963, (Taraf), s. 940; PEKCANITEZ, Hakan, TAŞ KORKMAZ, Hülya, PEKCANITEZ, Hakan, Medenî Usûl Hukuku, Cilt: I, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017. s. 559; ERİŞİR, Evrim Medeni Usûl Hukukunda Taraf Ehliyeti, Güncel Yayınevi, İzmir, 2007/03, (Taraf Ehliyeti), s. 30; KALE, Serdar, Medeni Yargılamada Taraf Ehliyeti, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, B. 1, Nisan 2010, s. 13.

[10] PEKCANITEZ, Hakan-TAŞ KORKMAZ, Hülya, s. 594; TAŞ KORKMAZ, Hülya, Hukuk Davalarında Gerçek Tarafın Belirlenmesi, On İki Levha Yayıncılık, B. 1, 2021, s. 58.

[11] EKMEKÇİ, Ömer, ÖZEKES, Muhammet, ATALI, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk, On İki Levha Yayınları, 2. Baskı, İstanbul Kasım 2019.

[12] İstanbul BAM, 13. HD., E. 2019/2623, K. 2020/553, T.14.5.2020, (www.kazanci.com.tr)

[13] İstanbul BAM, 17. HD, E. 2019/2310, K. 2020/714, T. 12.3.2020, (www.kazanci.com.tr)

[14] EKMEKÇİ, Ömer, ÖZEKES, Muhammet, ATALI, Murat, SEVEN, Vural, s. 157. Aynı yönde bkz. DIRENİSA, Efe, Medeni Yargılamada Ön İnceleme Aşaması, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021, s. 169.

[15] PEKCANITEZ, Hakan Usûl C. II, s. 1218; TANRIVER, Süha, Usûl C. I, s. 684.

[16] YAZAR, Gökçe, Hukuk Muhakemeleri Kanununda Süreler, Eski Hale Getirme ve Adli Tatil, İstanbul, 2021.

[17] Yrg. 15. HD, E. 2014/2338, K. 2015/241, T. 20.1.2015, (www.kazanci.com.tr)

[18] ÖZEKES Muhammet, PEKCANITEZ, Hakan Usûl Medenî Usûl Hukuku, Cilt: II, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, (Pekcanıtez Usûl C. II), s. 1398.

[19] ERDÖNMEZ, Güray, PEKCANITEZ, Hakan, Medenî Usûl Hukuku, Cilt: I, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 433; Nur Bolayır, “Usûl İşlemlerinde Sakatlıklar ve Bunların Düzeltilmesi”, Legal Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukuku Dergisi, Sayı: 2, 2016, s. 291. Doktrinde Karslı, Usûli işlemi dar anlamda ve geniş anlamda ele almakta ve geniş anlamda Usûli işlem tanımını benimsemektedir. Dar anlamda Usûli işlem, taraflar tarafından yargılamanın ilerlemesi için yapılan, şartları Usûl hukukunda düzenlenmiş ve etkileri Usûl hukukunda doğan Usûli işlemlerdir. Geniş anlamda Usûli işlemler ise şartları Usûl hukuku tarafından düzenlenip düzenlenmemesinden bağımsız, yapılmakla birlikte yargılamanın başlamasına, devam etmesine veya engellenmesine sebep olan her türlü Usûli işlemlerdir. Abdurrahim Karslı, Medeni Usûl Hukukunda Usûli İşlemler, İstanbul, 2001, (Usûli İşlemler), ss. 42-43; Bu hususta ayrıntılı bkz. Karslı, Usûli İşlemler, s. 26 vd.

[20] ERDÖNMEZ Güray, PEKCANITEZ Hakan Medenî Usul Hukuku, Cilt: I, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017

[21] ERDÖNMEZ, Güray, s. 433; BOLAYIR, Nur, s. 291; Usûli işlemler konusunda yapılan diğer ayrımlar için bkz. KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s. 148 vd.

[22] KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s. 155; ERDÖNMEZ, Güray s. 435; BOLAYIR, Nur s. 291

[23] ERDÖNMEZ, Güray, s. 436; BOLAYIR, Nur, ss. 291-292.

[24] KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s.149; ERDÖNMEZ, Güray, s. 448; BOLAYIR, Nur s. 292.

[25] ERDÖNMEZ, Güray s. 448; BOLAYIR, Nur s. 293

[26] Alman hukukunda geçerli olan “avukatla temsil zorunluluğu” olan durumlarda bu bir usûli işlem şartı olarak belirtilmektedir (ZPO § 79). Ayrıntılı bilgi için bkz. AKKAN, Mine, Medeni Usûl Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, (Temsil Zorunluluğu), ss. 275-280; Türk hukuku açısından tarafın davada avukatla temsili kural olarak zorunlu değildir (HMK m. 71). Örneğin istisnalar için bkz. HMK m. 79/2 ve m. 80.

[27] Althammer in: Zöller, Zivilprozessordnung, Vorbemerkungen zu § 50, Rn. 14-15; AKKAN, Mine Temsil Zorunluluğu, s. 276.

[28] Usuli işlemin şartları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s. 70 vd.

[29] UMAR, Bilge Ehliyet, ss. 598-599; Taraf ehliyetinin usûli işlemlerin geçerlilik şartlarından olduğu yönünde ayrıca bkz. ERİŞİR, Evrim, Taraf Ehliyeti, s. 267, 290; ERDÖNMEZ, Güray, s. 436, 438.

[30] ERDÖNMEZ, Güray s. 436, 438; ATALI, Murat, ERMENEK, İbrahim ve ERDOĞAN, Ersin, s. 281.

[31] BÖRÜ, Levent, Medeni Usul Hukukunda Davaya Vekâlet Ehliyeti, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2006, (Vekâlet Ehliyeti), s. 27, 54; AKKAN, Mine, Medeni Usul Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu, Yetkin Yayınları, 1. Bası,2010 s. 278

[32] AKKAN, Mine, Medeni Usûl Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu s. 278.

KAYNAKÇA

AKKAN, Mine, Medeni Usul Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu, Yetkin Yayınları, 2021.

ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk Muhakeme Usulleri, Ankara, Ulus Basımevi, 1. Bası, 1936

ATALI Murat, ERMENEK İbrahim ve ERDOĞAN Ersin, Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 5. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2022

BİLGE Necip ve ÖNEN Ergun, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası, Üçüncü Baskı, Ankara 1978

BİLGE Necip ve ÖNEN Ergun, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası, Üçüncü Baskı, Ankara 1978, s. 384.

BÖRÜ, Levent, Medeni Usul Hukukunda Davaya Vekâlet Ehliyeti, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2006, (Vekâlet Ehliyeti)

EKMEKÇİ Ömer, ÖZEKES Muhammet, Atalı ve Seven, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk, On İki Levha Yayınları, 2. Baskı, İstanbul Kasım 2019, Aynı yönde bkz. Efe Dırenisa, Medeni Yargılamada Ön İnceleme Aşaması, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021,

ERDÖNMEZ, Güray, Medeni Usul Hukukunda Belgelerin İbrazı Mecburiyeti, On İki Levha Yayınları, Bası 2, 2014/04; BOLAYIR, Nur, ss. 291-292.

ERİŞİR, Evrim, Medeni Usûl Hukukunda Taraf Ehliyeti, 1. Bası, İzmir, Güncel Yayınevi, 2007.

KALE, Serdar, Medeni Yargılamada Taraf Ehliyeti, 1. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2010.

KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, Filiz Kitabevi, 2020

KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Demir Yayıncılık, Ankara, 2001

ÖZEKES, Muhammet, PEKCANITEZ, Hakan Usul Medenî Usul Hukuku, Cilt: II, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, (Pekcanıtez Usul C. II),

PEKCANITEZ Hakan, ATALAY Oğuz ve ÖZEKES Muhammet. Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 10. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2022

PEKCANITEZ, Hakan / TAŞ KORKMAZ Hülya, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, C. I, 15. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2017.

PEKCANITEZ, Hakan, Medeni Usul Hukuku, Fidan Kitap Basım,2. Cilt, 2017/03

PEKCANITEZ, Hakan, Usûl C. II; TANRIVER, Süha, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Cilt 1,2024/11

TAŞ KORKMAZ Hülya, Hukuk Davalarında Gerçek Tarafın Belirlenmesi, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2021

UMAR, Bilge, Ehliyet, ss. 598-599; Taraf ehliyetinin usuli işlemlerin geçerlilik şartlarından olduğu yönünde ayrıca bkz. ERİŞİR, Evrim, Medeni Usul Hukukunda Taraf Ehliyeti, Güncel Hukuk Yayınları, 1. Bası, 2007, s. 267, 290; ERDÖNMEZ, Güray, s. 436, 438.

UMAR, Bilge, Medeni Usul Hukukunda Davanın Dinlenme Şartı Olarak Ehliyet, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 29, S. 3, 1963. 

ÜSTÜNDAĞ, Saim, YAZAR Gökçe, Hukuk Muhakemeleri Kanununda Süreler, Eski Hale Getirme ve Adli Tatil, İstanbul, 2021.

YENİCE, Kazım, Taraf Yeterliliği, Adalet Dergisi, S. 9-10, Eylül-Ekim 1963.

GİRİŞ

Dava şartları eski tarihli Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda önemini belirtir şeklinde ayrı ayrı belirtilmemişken 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ise 114. madde ile “Dava Şartları”, 115. madde ile de “Dava Şartlarının İncelenmesi” başlıkları altında sıralanmıştır. Dava şartları hususu kamu düzeninden olup önemli bir konu olduğu için doktrinde de çeşitli tartışmalara neden olmuş ve üstünde birçok çalışma yapılmıştır. Dava şartları bir davanın sürebilmesindeki en önemli unsurdur. Yargıtay bir kararında dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır demiştir. Dava şartının kamu düzeninden olmasının sonuçlarından biri yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ve resen de araştırılabilir olmasıdır.

Dava şartları davanın esastan incelenip karara bağlanabilmesi için varlığı veya yokluğu mutlaka gerekli olan hâllerdir. Tarafların aralarında dava şartlarına yönelik sözleşme yapmaları ya da muvafakat vermeleri geçerli bir sonuç doğurmaz. Dava şartlarının belirlenmesi şarta bağlanamaz. Çoğunlukla esas incelemesi için dava şartının varlığı aransa da bazı durumlarda bir şartın bulunmaması o davanın esastan incelenmesinin yolunu açar.

I. DAVA ŞARTLARININ SINIFLANDIRILMASI

Dava şartları doktrindeki çeşitli görüşlere göre sınıflandırılmaktadır. Genel-özel dava şartları, olumlu-olumsuz dava şartları ayrımı bu sınıflandırmaya örnektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava şartları bakımından bir sınıflandırma yapılmamış olup tek tek kanunda sayılmakla yetinilmiştir.

Genel dava şartları lafzından da anlaşılacağı üzere genel olup her davada mutlaka bulunması gereken dava şartlarıdır. Özel dava şartları ise konu özelinde, mahkeme özelinde ayrılabilir. Dava şartları doktrinde olumlu-olumsuz dava şartları şeklinde de sınıflandırılmıştır. Çoğunlukla esas incelemesi için dava şartının varlığı aransa da bazı durumlarda bir şartın bulunmaması o davanın esastan incelenmesinin yolunu açar. Bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı gerekli olan dava şartlarına olumlu, yokluğu gerekli olan dava şartlarına da olumsuz dava şartları denmektedir.[1]

Doktrinde Üstündağ, yukarıdaki ayrımların varlığını kabul etmekle birlikte dava şartlarını temelde, maddi hukuka ilişkin ve usul hukukuna ilişkin dava şartları olarak ikiye ayırmaktadır.[2] Maddi hukuka ilişkin dava şartları, davanın esasının incelenebilmesi için maddi hukukun belirlediği şartlar olmakla birlikte usule ilişkin şartlar davanın açılması ile meydana gelen usuli ilişki sonucunda ortaya çıkan şartlardır. Sayılan sınıflandırmaların yanında doktrinde taraflar bakımından dava şartları, derdestlik ve dilekçede bulunması gereken zorunlu unsurlar bakımından da bazı sınıflandırmalara gidilmiştir.

II. DAVA ŞARTLARININ ÖZELLİKLERİ

Dava şartlarının bir davanın sürmesindeki belirleyici ve önemli rolü dolayısıyla özellikleri de ayrıca bilinmelidir. Dava şartları öncelikle bir usul hukuku konusudur. Doktrinde bu konuda çeşitli görüşler olmakla birlikte Türk hukukunda bugün genel kabul, dava şartlarını münhasıran bir usûl hukuku kurumu sayan Almanya sisteminin benimsenmiş olmasıdır.[3] Dava şartları yalnızca davanın maddi hukuk bakımından haklı olup olmadığının incelendiği esas incelenmesinden önce davanın usûl hukuku bakımından dinlenebilir olup olmadığının tespitini amaçlar.[4] Dava şartları davanın esas olarak incelemesine geçilmesinde adeta bir filtre görevi görmektedir. Davanın esasının incelenmeye başlanılması için öncelikle dava şartlarına uyulmuş olması gerekmektedir. Dava şartlarının tam olarak sağlandığı durumlarda artık davanın esasının incelenmesine geçilebilir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun gerekçesine göre dava şartları, “Burada sözü edilen dava şartlarından maksat, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca da noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülebilen hâllerdir” şeklinde ifade edilmiştir.[5] Davanın her aşamasında taraflar tarafından ileri sürülebilir olması adil yargılanma hakkının görünümlerinden biridir. Tarafların da her zaman dava şartı eksikliğini ileri sürebilecekleri düzenlenmiştir (HMK m. 115/2, c. 2). Taraflar hukuki güvence ile haklarını kullanabilmektedirler. Dava şartları davanın açılması bakımından getirilmiş olmayıp davanın esasına geçilebilmesi bakımından önem arz etmektedir.

Ayrıca dava şartları kanunda açıklandığı üzere mahkeme tarafından resen araştırılır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğü ile birlikte parmak basılan bu husus kanuni bir düzenlemeye kavuşmuştur. Düzenlemeye göre, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” (HMK m. 115/1, c. 1) Yani dava şartlarına taraflar dikkat etmese bile mahkeme buna dikkat eder. Tarafların dava şartlarındaki noksanlığa muvafakat vermeleri bu noksanlığı gidererek geçerli hale getirmez.

Dava şartlarında yargılamanın başında veya sonradan oluşan eksikliğin, taraflarca da her zaman ve her aşamada ileri sürülmesine bir engel bulunmamaktadır (HMK m. 115/1, c. 2). Davanın ön inceleme aşamasında dava şartlarının incelenmesi çok önemli olsa da dava şartları davanın her aşamasında ileri sürülebilir çünkü dava şartları kamu düzenindendir. Dava şartlarının yargılamanın her aşamasında resen veya tarafların talebi üzerine incelenmesi hatta araştırılmasının bir diğer sonucu da dava şartlarıyla ilgili olarak iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının burada uygulama alanı bulmamasıdır.[6] Dava şartlarının davanın her aşamada incelenebilecek olmasından kasıt sadece ilk derece yargılamalarında dikkat edilecek olması değildir. Dava şartlarına kanun yolunda da uyulması gerekmektedir. Öyle ki istinaf ve temyiz aşamasında dava şartlarının incelenmesini düzenleyen hükümler getirilmiştir (HMK m. 353/1- a, m. 371/1- b). Daha önce de belirtildiği üzere bu önem kamu düzeninden gelir. Yargıtay’a göre, “Dava şartları davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.” [7] Dava şartları yargılamanın düzgün, düzenli bir şekilde işlemesi amacı güder.

Dava şartları HMK m. 14’ de yazılmıştır ve diğer kanunlardaki hükümler saklı tutulmuştur. Dava için bu kadar önemli olan şartların sınırlı ve sadece kanunla belirlenebilir olup olmadığı doktrin ve Yargıtay bakımından tartışmalara sebebiyet vermiştir. Doktrinde bir görüş sadece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenenleri dava şartı sayarken bir görüş diğer kanunlardaki hükümleri de eklemek gerektiğini belirtmektedir. Genel kabule göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen dava şartları genel dava şartları, diğer kanunlarda belirtilen dava şartları özel dava şartlarıdır. Genel dava şartları sınırlanabilir olmakla birlikte özel dava şartları sınırlandırılamaz. Kesin olarak birliğe varılan hususlardan en önemlisi taraf iradeleriyle dava şartı oluşturulamayacağı veya yok edilemeyeceğidir. Ayrıca taraflar arasındaki sözleşmeye dayanılarak da yeni dava şartları var edilemez ya da yok edilemez.

III. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNDA BULUNAN GENEL DAVA ŞARTLARI

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.114’te genel dava şartları sıralanmıştır. Bunlar; Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması, yargı yolunun caiz olması, mahkemenin görevli olması, yetkinin kesin olduğu hâllerde mahkemenin yetkili bulunması, tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması, dava takip yetkisine sahip olunması, vekil aracılığıyla takip edilen davalarda vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması, davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması, teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması, aynı davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasıdır.

Genel dava şartları her davada uyulması gereken zorunlu şartlardır. Özel dava şartları da HMK’da bulunan dava şartlarının dışında bulunan ve özel kanunlarda bulunan dava şartlarıdır. Öncelikle pek tabi davada Türk mahkemelerinin yargı hakkının olması için konunun da Türk mahkemelerinin çözebileceği bir uyuşmazlık olması gerekir. Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması, yargı yolunun caiz olması, mahkemenin görevli olması ve yetkinin kesin olduğu hallerde mahkemenin yetkili olması dava şartlarını kapsamaktadır. Mahkemelerin görev ve yetkilerinin önemi Anayasa’da da belirtilmiştir. Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.[8] Görev ve yetkinin kesin olduğu hallerde yetki kamu düzenindendir. Yani taraflar anlaşmak suretiyle, bir başka ifadeyle görev sözleşmesi yaparak, uyuşmazlık bağlamında görevli olmayan bir yargı yerini görevli hale getiremezler.

Başka bir husus da kanunda belirtilen taraf ehliyetinin ne anlama geldiğidir. Taraf ehliyeti genel olarak doktrinde, usuli ilişkinin bir süjesi olarak taraf usul işlemleri yapabilme ehliyeti olarak tanımlanmaktadır. [9] Hukuk Muhakemeleri Kanununda medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların taraf ehliyetine de sahip olacağı ifade edilmiştir (HMK m. 50). Hak ehliyetine sahip olan gerçek kişiler ve tüzel kişiler taraf ehliyetine de sahiptir. Tasarruf yetkisi de kural olarak maddi hukuka göre hak sahibi olana ait olduğundan tasarruf yetkisine sahip olan dava takip ehliyetine de sahip olmakta ve bu durum bağımlı dava takip yetkisi olarak ifade edilmektedir. [10]

Ayrıca davacı taraf dava açarak hukuk sistemini meşgul edeceğinin bilincinde olarak hukuki yararı olan konularda dava açmalıdır. Açılacak olan dava derdest bir dava olmamalı ve aynı konu hakkında kesin hüküm verilmemiş olmalıdır. Bunların yanında davanın açılması için eğer gider avansı, teminat gibi ücretlerin yatırılması gerekiyorsa bu ücretlerin de yatırılmış ya da süresi içinde yatırılacak olması gerekmektedir.

IV. ÖZEL VE GENEL DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİNDE ÖNCELİK

Genel dava şartlarının Hukuk Muhakemeleri Kanununda sınırlı olarak sayıldığı ve özel dava şartlarının münferit kanunlarda hüküm bulduğu belirtilmişti. Davada her şeyden önce dava şartlarının incelenecek olması genel ve özel dava şartlarının hangisinin öncelikli incelenmesi gerektiği tartışmasını ortaya çıkarabilir. Doktrindeki bir ifadeye göre, “Öncelikle genel dava şartlarının varlığı aranmalı, ardından varsa özel dava şartları gözetilmelidir”. [11] Bu konuda doktrinde ve yargı kararlarında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazı özel dava şartları bir dava açılmadan önce aranır. Yani dava açılıp dava şartı yokluğundan esasa gidememekten öte bazı dava şartları o dava şartı yerine getirilmeden dava açabilmeyi engeller. Bu duruma örnek olarak çeşitli uyuşmazlıklardaki zorunlu arabuluculuk dava şartı verilebilir. İş kazası ve meslek hastalığı dışında işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk dava şartıdır. Arabuluculuk sonucunda anlaşmaya varılamadığına dair tutanağın belirlenen kesin süre içerisinde mahkemeye sunulmaması, yapılan ihtara rağmen yerine getirilmezse dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dava usûlden reddedilir (HUAK m. 18/A-2). Maddenin devamında da arabuluculuk dava şartına tâbi bir davanın bu şart yerine getirilmeden açılması durumunda herhangi bir işlem yapılmaksızın usûlden ret edileceği belirtilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin konu kararına göre “Davadan önce arabulucuya başvuru şartı, davanın mahkemelerde açılıp görülmesine yönelik olarak düzenlenen özel bir dava şartıdır. Mahiyetleri gereği özel dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 144’ de düzenlenen genel dava şartlarından önce incelenir”. [12] Mahkemece arabuluculuk özel dava şartının genel dava şartlarından önce incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Başka bir Bölge Adliye Mahkemesi kararında ise “Taraflar arasında akdi bir ilişki olup, davalıların sorumluluğunun kaynağı davacıların murisi ile yaptığı hayat sigorta sözleşmesidir. Buna göre davacıların miras bırakanı tüketici konumunda olup, davalı sigorta şirketi ile aralarında akdedilen sigorta sözleşmesinin bir tüketici işlemi olması ve tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerekli olduğundan, HMK'nın 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK'nın 115/2. Maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Somut uyuşmazlığın TTK'nın 5/A maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk kapsamında olup olmadığı konusunda değerlendirme yapma ve karar verme görevi, esas uyuşmazlığa bakacak görevli mahkemeye aittir”. [13] Doktrinde bu yöndeki kararlara karşı olan görüşler de vardır. Arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğu hallerde dahi öncelikle genel dava şartları incelenmeden ve arabulucuya başvurulmadığı hallerde herhangi bir işlem yapılmadan davanın usulden reddedilmesi yerinde bir düzenleme olmayıp uygulanabilir de değildir. [14] Sonuç olarak doktrin ve yargı kararlarında genel ve özel dava şartlarının uygulanması hususunda net bir fikir birliği bulunmamaktadır.

V. İLK İTİRAZLAR VE DAVA ŞARTLARI

İlk itirazlar ve dava şartları birbirinden ayrı iki konudur. İlk itirazlar, “kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı” ve “uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazıdır” (HMK m. 116/1-a, b). İlk itirazların en önemli farkı dava şartları gibi davanın her aşamasında ileri sürülebilecek nitelikte olmaması, sadece davanın hemen başında ileri sürülebilecek olmasıdır. İlk itirazlar tamamlanmadan esas incelemesine geçilemez. Bu yönüyle ilk itirazlar ve dava şartları benzemektedir. Ancak, ilk itirazlar yalnız Hukuk Muhakemeleri Kanununda sayılmış ve bunlarla sınırlıdır. [15] Dava şartları ise daha önce de belirtilen üzere Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer ilgili kanunlarda belirtilmiştir. İlk itirazlar cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir. Cevap süresi 2 hafta olup bu süre geçirildikten sonra ilk itirazın dinlenebilmesi mümkün değildir. [16] Süresinde ileri sürülmeyen ilk itirazlar mahkemece dinlenmez (HMK m. 117/1). Cevap süresi dolmamış olsa dahi cevap dilekçesi verilmiş ise ilk itirazların ileri sürülemeyeceği düzenlenmiştir (HMK m. 131). Kanunun lafzı dikkate alındığında hakimin/mahkemenin dava şartlarında olduğu gibi resen ilk itirazlara dikkat etmeyeceği görülmektedir. İlk itirazları taraflar ileri sürmelidir, mahkeme/hakim resen dikkate alamaz.

Mahkeme dava şartlarını ilk itirazlardan önce inceler. Dava şartları ve ilk itirazların incelenme sırası farklı olsa da her ikisinin incelenmesi ön inceleme aşamasında yapılır (HMK m. 137/1, 140/1). Yargıtay kararına göre “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı, ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. Cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen ilk itirazlar dinlenemez. Kesin yetki bulunmayan hâllerde davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazının daha sonra ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi mahkemece de kendiliğinden dikkate alınamaz.” [17]

Tarafların kendi iradeleriyle dava şartı oluşturamaması hususu ilk itirazlar bakımından da geçerlidir. İlk itirazlar Hukuk Muhakemeleri Kanununda sınırlı olarak belirtilmiş olup genişletilemez. Kanunda ilk itirazların ön sorunlar gibi inceleneceğine işaret edilmiş (HMK m 117/3), ancak dava şartları ile ilgili hükümlerde böyle bir ifadeye yer verilmemiştir. Doktrinde bir görüşe göre dava şartları da ilk itirazlar gibi ön sorun olarak incelenir. [18] Ön sorun, bir davada esas hakkında karar verilebilmesi için öncelikli olarak çözülmesi gereken ve davanın devamını etkileyen sorunlardır.

VI. DAVA ŞARTLARI VE USULİ İŞLEM ŞARTLARI

Davanın açılmasından başlayarak hükmün kesinleştiği ana kadar taraflar veya mahkemece gerçekleştirilen işlemlere usûl işlemleri denir. [19] Usûl işlemleri aynı zamanda usûl hukuku bakımından sonuç doğuran ve usûli etkilere sahip olan işlemlerdir. [20] Usûl işlemleri temelde taraflarca yapılan usûl işlemleri ve mahkemece yapılan usûl işlemleri şeklinde ikiye ayrılabilir. [21]

Taraflarca yapılan usûl işlemleri, tarafların yargılamaya yön veren ve yargılama sonucuna etkili olan irade açıklamaları olarak ifade edilebilir. [22] Bunlara örnek olarak; dava ve cevap dilekçesi vermek, delil göstermek, yargılamaya ilişkin talepler, davayı ıslah etmek, davadan feragat etmek verilebilir. [23]

Mahkemece yapılan usûl işlemleri ise yine yargılamanın yürütümü ve sonuçlanmasına yönelik olarak hâkimin yaptığı usûl işlemleridir. [24] Bunlara örnek olarak da duruşma gününün belirlenmesi, hâkimin davaların ayrılmasına karar vermesi (HMK m. 167), ara karar verilmesi, mahkemenin görevli olmadığına yönelik usûle ilişkin nihai karar verilmesi gösterilebilir. [25] Usul işlemleri kanunda dava şartları gibi net bir şekilde belirtilmemiş olup dava şartları kadar katı bir uygulamaya sahip de değildir. Ancak bu usul işlemlerine dikkat edilmeden dava açılıp yürütülebileceği anlamına gelmemektedir. Doktrinde usul işlemlerinin kaç tane olduğu konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüş olup bazı hususlarda fikir birliğine varılabilmiştir. Doktrinde usûli işlem şartları; taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava açma/takip ehliyetini [26] kapsar biçimde, usûli işlemi yapan kişide, işlemin hukuken etki doğurabilmesi için bulunması gereken şartlar olarak ifade edilmektedir. [27] Usûli işlemlerin geçerli olması için genel olarak çeşitli şartların sağlanmış olması gerekir. [28] Usuli işlemler ile dava şartlarındaki bağlılık da burada kendini göstermektedir.

Hukukumuzda taraflara ilişkin dava şartlarında (HMK m. 114/1, d, e, f), dava şartı ve usûli işlem şartı olma özelliği bir arada bulunabilmektedir. [29] Örnek gösterecek olursak taraf ehliyeti hususunda Umar, bu hususu iki yönlü olarak değerlendirmiştir. Taraf ehliyeti hem dava şartlarından hem de usûli işlemlerin geçerlilik unsurlarından biridir. Taraf ehliyeti olmadan taraf olunmaz, dava ehliyeti olmadan da olmaz. Usûli işlemi yapan tarafın, yaptığı usûli işlemlerin geçerli olabilmesi için taraf ehliyetine, dava ehliyetine ve dava takip yetkisine sahip olması gerekir. [30] Vekilin davada başka bir kimse adına ve hesabına usûli işlemler yapabilmesi için vekâlet ehliyetine sahip olması ve vekâletnamesini mahkemeye ibraz etmesi gerekmektedir. [31] Konu dava şartları nitelikleri itibariyle aynı zamanda usuli de şartlardır. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti, dava takip yetkisi, davaya vekâlet ehliyeti ve vekâletname ibrazı birer usûli işlem şartı olmasının yanında aynı zamanda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu kapsamında dava şartıdır. Doktrinde de durum, dava şartlarının usûli işlem şartlarını da içerisine alan bir nitelikte olduğu şeklinde ifade edilmiştir. [32] Dava şartları ve usuli işlemlerin niteliği farklı olduğu için eksikliklerindeki sonuçlar da farklı olmaktadır. Dava şartları ve usuli işlemlerin eksikliklerinde de benzer durumlar oluşmaktadır. Dava şartlarının eksikliği davanın sonucuna etkili iken usûli işlem şartlarının eksikliği yargılama içerisindeki her işlem için geçerlilik sorunu yaratır. Kural olarak dava şartlarının eksikliği davanın usulden reddi olmakla birlikte usuli işlemin eksikliğinin sonucu yapılan usuli işlemin geçersiz olmasıdır. Bazı usuli işlemlerin aynı zamanda bir dava şartı olduğu da belirtilmişti. Burada akıllara dava şartı olan usuli işlemlerin dava şartı olarak tamamlanması durumunda usuli işlem olarak da kendiliğinden geçerlilik kazanıp kazanamayacağı hususu gelebilir. Aynı zamanda bir dava şartı olan usûli işlem şartının, dava şartı eksikliğinin tamamlanması ile birlikte usûli işlemlere kendiliğinden etki kazandıracağı söylenemez çünkü ikisi farklı hususlardır. Usul işlemlerinin geçerlilik kazanması için ayrıca işlemlerin tamamlanması gerekmektedir. Örneğin Aynı zamanda hem bir dava şartı hem de usûli işlem şartı olan taraf ehliyetinin olmaması hem bir dava şartı eksikliği yaratır hem de eğer yargılamanın o anına kadar dava ehliyeti olmayan tarafça bir işlem yapılmışsa bunların geçersizliği sonucunu doğurur. Taraf ehliyeti dava şartı tamamlandığında o zamana kadar yapılan usul işlemleri kendiliğinden geçerli hale gelmez ayrıca bu konuda işlem yapılması gerekir.

SONUÇ

Türk Hukuk sisteminde kanunun lafzından anlayacağımız şekilde dava şartları ilk olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer almıştır. Genel dava şartları her davada dikkat edilmesi gereken kapsamı geniş dava şartları olmakla birlikte özel dava şartları ilgili kanunlarda yazan dava konusuna göre dikkat edilen dava şartlarıdır. Genel dava şartları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilmiş olup özel dava şartları diğer kanunlarda belirtilmiştir. Dava şartları usuli bir kurumdur. Anayasa yargısı, idari yargıda da pek tabi uygulanır.  Dava şartları davanın esasa geçilmesinde adeta bir filtre görevi görür. Dava şartları tamamlanmadan davanın esastan incelenmesine geçilemez. Dava şartları taraflarca getirilme ilkesine bağlı değildir. Yani mahkeme tarafından resen incelenir. Bu durum dava şartlarının kamu düzeni açısından da önemini gösterir. Dava şartları davanın her aşamasında ileri sürülebilir. İlk derece yargılamasında da kanun yolları kısmında da dava şartları ileri sürülebilir ve mahkeme de resen inceler. Dava şartlarının davanın her aşamasında incelenen özelliği davanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağına istisna teşkil eder. Dava şartları çekişmeli ve niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargıda da incelenir. Genel dava şartları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda sınırlı olarak sayılmış olup sınırlı sayı ilkesine bağlıdır. Özel dava şartları ise sınırlı sayı ilkesine tabi değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dava şartları ile ilgili olarak dava şartları hakkında ön inceleme aşamasında duruşmasız olarak karar verilebileceğini düzenlemiştir (HMK m. 138). Bu durum dava şartlarının davanın her aşamasında incelenebileceği hususunda engel teşkil etmemekle birlikte katı bir kural değildir. Dava şartları tarafların muvafakatiyle kaldırılamaz, bu konuda taraflar aralarında sözleşme de yapamazlar. Dava şartları konusu kişilerin ya da kurumların inisiyatifine bırakılmış bir kurum değildir. Dava şartlarının eksikliği tamamlanabilecek ise tamamlanabilir fakat dava şartlarının yokluğu durumunda dava şartlarının tamamlanması mümkün olmaz. Tamamlanamayan dava şartları için ise dava şartı eksikliğinden değil yokluğundan söz edilir. Eksikliği tamamlanabilir dava şartlarındaki eksiklikler belli bir usûle göre tamamlanırlar. Buna göre mahkeme tarafından dava şartı eksikliğinin tamamlanmasına yönelik kesin süre verilir (HMK m. 115/2). Dava şartlarında tamamlanamaz bir eksiklik varsa veya eksikliğin tamamlanmasına yönelik verilen kesin süre içerisinde dava şartı eksikliği giderilmemişse dava usûlden ret kararı ile sonuçlanır (HMK m. 115/2).

[1] TANRIVER, Süha, Medeni Usûl Hukuku Cilt I, Yetkin Yayıncılık, 6. Bası,2024/11, s. 679; Yargıtay da dava şartlarının hukuki niteliğini ortaya koyduğu bir kararında söz konusu ayrımı “Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi). Olumsuz dava şartlarından birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez.” şeklinde belirtmiştir. Yrg. 8. HD, E. 2019/3280, K. 2021/5603, T. 29.06.2021, Erişim yeri: www.kazanci.com, (E.T. 15.10.2024)

[2] ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, 7. Bası,2000, s. 283 vd.

[3] ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk Yargılama Usulleri, Ankara, 1948 ss. 202-203; ÜSTÜNDAĞ, SAİM, s. 281; BİLGE, Necip, ÖNEN, Ergun Medeni Yargılama Hukuku, Ankara, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, B. 3,1978. 402; KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku, Yetki Yayınları, B. 8, 2023/10, ss.109-110; KURU, Baki, Medeni Usul Hukuku, C. II, Yetki Yayınları, B. 8, 2023/10, s. 1343; ATALI, Murat, ERMENEK, İbrahim ve ERDOĞAN, Ersin, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayıncılık, B. 7, 2024/10 s. 316.

[4] ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk Yargılama Usulleri; ÜSTÜNDAĞ, Saim; BİLGE, Necip s. 402; KURU, Baki Dava Şartları, s. 110; KURU, Baki, Usûl C. II, s. 1343.

[5] HMK Gerekçe m. 119.

[6] PEKCANITEZ, Hakan, Medeni Usul Hukuku, C. II, 2017, s. 952; PEKCANITEZ, Hakan, ATALAY, Oğuz ve ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, B. 12, 2024/09 s.217.

[7] Yrg. 4. HD, E. 2021/15518, K. 2022/8052, T. 1.6.2022, www.kazanci.com, (E.T.15.10.2024); Aynı yönde kararlar için, Yrg. 10. HD, E. 2022/4318, K. 2022/7384, T. 18.5.2022; Yrg. 5. HD, E. 2015/27186, K. 2016/13111, T. 22.9.2016, www.kazanci.com.tr

[8] Anayasa (AY), m. 142

[9] UMAR, BİLGE “Medeni Usul Hukukunda Davanın Dinlenme Şartı Olarak Ehliyet”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt:29, Sayı:3, 1963, (Ehliyet), s. 592; YENİCE, Kazım, “Taraf Yeterliliği”, Adalet Dergisi, Sayı: 9-10, Eylül-Ekim 1963, (Taraf), s. 940; PEKCANITEZ, Hakan, TAŞ KORKMAZ, Hülya, PEKCANITEZ, Hakan, Medenî Usûl Hukuku, Cilt: I, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017. s. 559; ERİŞİR, Evrim Medeni Usûl Hukukunda Taraf Ehliyeti, Güncel Yayınevi, İzmir, 2007/03, (Taraf Ehliyeti), s. 30; KALE, Serdar, Medeni Yargılamada Taraf Ehliyeti, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, B. 1, Nisan 2010, s. 13.

[10] PEKCANITEZ, Hakan-TAŞ KORKMAZ, Hülya, s. 594; TAŞ KORKMAZ, Hülya, Hukuk Davalarında Gerçek Tarafın Belirlenmesi, On İki Levha Yayıncılık, B. 1, 2021, s. 58.

[11] EKMEKÇİ, Ömer, ÖZEKES, Muhammet, ATALI, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk, On İki Levha Yayınları, 2. Baskı, İstanbul Kasım 2019.

[12] İstanbul BAM, 13. HD., E. 2019/2623, K. 2020/553, T.14.5.2020, (www.kazanci.com.tr)

[13] İstanbul BAM, 17. HD, E. 2019/2310, K. 2020/714, T. 12.3.2020, (www.kazanci.com.tr)

[14] EKMEKÇİ, Ömer, ÖZEKES, Muhammet, ATALI, Murat, SEVEN, Vural, s. 157. Aynı yönde bkz. DIRENİSA, Efe, Medeni Yargılamada Ön İnceleme Aşaması, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021, s. 169.

[15] PEKCANITEZ, Hakan Usûl C. II, s. 1218; TANRIVER, Süha, Usûl C. I, s. 684.

[16] YAZAR, Gökçe, Hukuk Muhakemeleri Kanununda Süreler, Eski Hale Getirme ve Adli Tatil, İstanbul, 2021.

[17] Yrg. 15. HD, E. 2014/2338, K. 2015/241, T. 20.1.2015, (www.kazanci.com.tr)

[18] ÖZEKES Muhammet, PEKCANITEZ, Hakan Usûl Medenî Usûl Hukuku, Cilt: II, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, (Pekcanıtez Usûl C. II), s. 1398.

[19] ERDÖNMEZ, Güray, PEKCANITEZ, Hakan, Medenî Usûl Hukuku, Cilt: I, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 433; Nur Bolayır, “Usûl İşlemlerinde Sakatlıklar ve Bunların Düzeltilmesi”, Legal Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukuku Dergisi, Sayı: 2, 2016, s. 291. Doktrinde Karslı, Usûli işlemi dar anlamda ve geniş anlamda ele almakta ve geniş anlamda Usûli işlem tanımını benimsemektedir. Dar anlamda Usûli işlem, taraflar tarafından yargılamanın ilerlemesi için yapılan, şartları Usûl hukukunda düzenlenmiş ve etkileri Usûl hukukunda doğan Usûli işlemlerdir. Geniş anlamda Usûli işlemler ise şartları Usûl hukuku tarafından düzenlenip düzenlenmemesinden bağımsız, yapılmakla birlikte yargılamanın başlamasına, devam etmesine veya engellenmesine sebep olan her türlü Usûli işlemlerdir. Abdurrahim Karslı, Medeni Usûl Hukukunda Usûli İşlemler, İstanbul, 2001, (Usûli İşlemler), ss. 42-43; Bu hususta ayrıntılı bkz. Karslı, Usûli İşlemler, s. 26 vd.

[20] ERDÖNMEZ Güray, PEKCANITEZ Hakan Medenî Usul Hukuku, Cilt: I, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017

[21] ERDÖNMEZ, Güray, s. 433; BOLAYIR, Nur, s. 291; Usûli işlemler konusunda yapılan diğer ayrımlar için bkz. KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s. 148 vd.

[22] KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s. 155; ERDÖNMEZ, Güray s. 435; BOLAYIR, Nur s. 291

[23] ERDÖNMEZ, Güray, s. 436; BOLAYIR, Nur, ss. 291-292.

[24] KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s.149; ERDÖNMEZ, Güray, s. 448; BOLAYIR, Nur s. 292.

[25] ERDÖNMEZ, Güray s. 448; BOLAYIR, Nur s. 293

[26] Alman hukukunda geçerli olan “avukatla temsil zorunluluğu” olan durumlarda bu bir usûli işlem şartı olarak belirtilmektedir (ZPO § 79). Ayrıntılı bilgi için bkz. AKKAN, Mine, Medeni Usûl Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, (Temsil Zorunluluğu), ss. 275-280; Türk hukuku açısından tarafın davada avukatla temsili kural olarak zorunlu değildir (HMK m. 71). Örneğin istisnalar için bkz. HMK m. 79/2 ve m. 80.

[27] Althammer in: Zöller, Zivilprozessordnung, Vorbemerkungen zu § 50, Rn. 14-15; AKKAN, Mine Temsil Zorunluluğu, s. 276.

[28] Usuli işlemin şartları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. KARSLI, Abdurrahim Usûli İşlemler, s. 70 vd.

[29] UMAR, Bilge Ehliyet, ss. 598-599; Taraf ehliyetinin usûli işlemlerin geçerlilik şartlarından olduğu yönünde ayrıca bkz. ERİŞİR, Evrim, Taraf Ehliyeti, s. 267, 290; ERDÖNMEZ, Güray, s. 436, 438.

[30] ERDÖNMEZ, Güray s. 436, 438; ATALI, Murat, ERMENEK, İbrahim ve ERDOĞAN, Ersin, s. 281.

[31] BÖRÜ, Levent, Medeni Usul Hukukunda Davaya Vekâlet Ehliyeti, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2006, (Vekâlet Ehliyeti), s. 27, 54; AKKAN, Mine, Medeni Usul Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu, Yetkin Yayınları, 1. Bası,2010 s. 278

[32] AKKAN, Mine, Medeni Usûl Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu s. 278.

KAYNAKÇA

AKKAN, Mine, Medeni Usul Hukukunda Avukatla Temsil Zorunluluğu, Yetkin Yayınları, 2021.

ANSAY, Sabri Şakir, Hukuk Muhakeme Usulleri, Ankara, Ulus Basımevi, 1. Bası, 1936

ATALI Murat, ERMENEK İbrahim ve ERDOĞAN Ersin, Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 5. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2022

BİLGE Necip ve ÖNEN Ergun, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası, Üçüncü Baskı, Ankara 1978

BİLGE Necip ve ÖNEN Ergun, Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, Sevinç Matbaası, Üçüncü Baskı, Ankara 1978, s. 384.

BÖRÜ, Levent, Medeni Usul Hukukunda Davaya Vekâlet Ehliyeti, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2006, (Vekâlet Ehliyeti)

EKMEKÇİ Ömer, ÖZEKES Muhammet, Atalı ve Seven, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk, On İki Levha Yayınları, 2. Baskı, İstanbul Kasım 2019, Aynı yönde bkz. Efe Dırenisa, Medeni Yargılamada Ön İnceleme Aşaması, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2021,

ERDÖNMEZ, Güray, Medeni Usul Hukukunda Belgelerin İbrazı Mecburiyeti, On İki Levha Yayınları, Bası 2, 2014/04; BOLAYIR, Nur, ss. 291-292.

ERİŞİR, Evrim, Medeni Usûl Hukukunda Taraf Ehliyeti, 1. Bası, İzmir, Güncel Yayınevi, 2007.

KALE, Serdar, Medeni Yargılamada Taraf Ehliyeti, 1. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2010.

KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, Filiz Kitabevi, 2020

KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Demir Yayıncılık, Ankara, 2001

ÖZEKES, Muhammet, PEKCANITEZ, Hakan Usul Medenî Usul Hukuku, Cilt: II, 15. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, (Pekcanıtez Usul C. II),

PEKCANITEZ Hakan, ATALAY Oğuz ve ÖZEKES Muhammet. Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, 10. Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2022

PEKCANITEZ, Hakan / TAŞ KORKMAZ Hülya, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, C. I, 15. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2017.

PEKCANITEZ, Hakan, Medeni Usul Hukuku, Fidan Kitap Basım,2. Cilt, 2017/03

PEKCANITEZ, Hakan, Usûl C. II; TANRIVER, Süha, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Cilt 1,2024/11

TAŞ KORKMAZ Hülya, Hukuk Davalarında Gerçek Tarafın Belirlenmesi, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Aralık 2021

UMAR, Bilge, Ehliyet, ss. 598-599; Taraf ehliyetinin usuli işlemlerin geçerlilik şartlarından olduğu yönünde ayrıca bkz. ERİŞİR, Evrim, Medeni Usul Hukukunda Taraf Ehliyeti, Güncel Hukuk Yayınları, 1. Bası, 2007, s. 267, 290; ERDÖNMEZ, Güray, s. 436, 438.

UMAR, Bilge, Medeni Usul Hukukunda Davanın Dinlenme Şartı Olarak Ehliyet, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 29, S. 3, 1963. 

ÜSTÜNDAĞ, Saim, YAZAR Gökçe, Hukuk Muhakemeleri Kanununda Süreler, Eski Hale Getirme ve Adli Tatil, İstanbul, 2021.

YENİCE, Kazım, Taraf Yeterliliği, Adalet Dergisi, S. 9-10, Eylül-Ekim 1963.