I. GİRİŞ
Bu yazıda kısaca rekabet etme yasağı ve rekabet etme yasağının geçerli olabilmesi adına şekli ve maddi şartlar açıklanacaktır.
II. REKABET YASAĞI VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI
Rekabet etme yasağından kısaca bahsetmek gerekirse 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 396 “İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” ilgili hükmünden doğmuş olan rekabet etme yasağı özünde işçinin; iş akdi devam ederken veyahut iş akdi sona erdikten sonra, kendisi veya başkası adına belirli şartlar çerçevesinde işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, işvereni ile rekabet eden başkaca bir kuruluşta çalışmaması ve ortak olmaması, en nihayetinde ise işvereni ile rakip konumuna gelebilecek herhangi bir pozisyonda bulunmamasıdır.
Rekabet etme yasağı, işçinin ekonomik geleceği üzerindeki etkisi göz önüne alınarak işçinin hakkının korunması ve işverenin menfaati adına birçok şarta tabi tutulmaktadır. Bu şartlar yine 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) madde 444-447 arasında yer almakta olup; aşağıda sıralanmış ve açıklanmıştır.
Öncelikle rekabet etme yasağından söz edebilmek için taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunmalıdır. Taraflar arasında akdedilecek olan iş sözleşmesinin belirli veyahut belirsiz iş sözleşmesi olmasının rekabet etme yasağı adına bir önemi bulunmamakta olup; akdedilen sözleşmenin yazılı olması ise rekabet yasağının şekli geçerlilik unsuru sayılmaktadır. Bu hususa TBK madde 444’te “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” şeklinde yer verilerek; yazılı olma şartına aykırılık durumlarında rekabet yasağının geçersiz olacağı açıkça ortaya konulmuştur.
Taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinde rekabet yasasına ilişkin hüküm bulunmasa dahi taraflar, bu hususa ilişkin irade beyanlarını ayrı bir sözleşme kapsamında da ortaya koyabilmektedir. Böylelikle rekabet etme yasağına ilişkin hüküm, taraflarca imza altına alınmış olan iş sözleşmesi içerisinde yer almasa dahi, yazılı olma şekil şartına uyan herhangi bir rekabet sözleşmesinin varlığı halinde, rekabet etme yasağı kapsamında işçi yükümlü kılınabilecektir.
Yukarıda yer verilen 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 444’te “Fiil ehliyetine sahip olan işçi” ibaresine yer verilmiştir. TBK’nun ilgili düzenlemesi ile de açıkça görüldüğü üzere; işçinin ilgili sözleşmeyi imzalarken Türk Medeni Kanunu madde 9 “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır” denilmek suretiyle işçinin kanunen fiil ehliyetine sahip olması zorunlu kılınmıştır. Sözleşme tarafı olan işçinin; ergin olmaması, sınırlı veyahut tam ehliyetsiz olması halinde ise rekabet etme yasağına ilişkin hüküm geçerliliğini kaybedecek ve taraflar rekabet yasağına ilişkin ilgili hükümlerden sorunlu tutulamayacaklardır.
Kanun koyucu, rekabet etme yasağının geçerli olabilmesi adına işçinin bilgi edinme imkânı ile edinmiş olan işe ilişkin bilgilerin, içerik olarak işverene zarar verebilme tehlikesi bulundurması şartlarını da geçerlilik koşulu olarak kanunda belirtmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 444 “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” ilgili hükmünden de görüleceği üzere, taraflar arasında mevcut olan iş ilişkinde işçinin üretim sırları, işverenin işleri veya müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağı bulunması halinde rekabet etme yasağı hususundan bahsedilebilmektedir. Bu çerçevede doktrin ve Yargıtay kararları incelendiği vakit işçinin bilgi edinme imkânı ile elde etmiş olduğu işverenin müşteri çevresine veya üretim sırlarına ilişkin bilgilerin, işin sona ermesi halinde veyahut bu bilgilerin işverene karşı kullandığı durumlarda işverenin menfaatine aykırı olması ile birlikte işvereni zarara uğratabilmesi şartı da aranmaktadır.
Bu bağlamda işçinin; üretim sırları, işverenin işleri veya müşteri çevresi hakkında bilgi edinmesi işvereni zor durumda bırakmamak ile birlikte menfaatine aykırılık durumu oluşturmuyor ise edinilen bu bilgiler için haksız rekabet hükümleri kapsamında rekabet etme yasağından bahsedilemeyecektir.
Rekabet etme yasağı şartlarını içeren TBK madde 445’te yer alan “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” hüküm ile kanun koyucu tarafından işçinin ekonomik geleceği tamamen göz ardı edilmeyerek rekabet yasağının hakkaniyete uygun olması adına bazı sınırlamalar getirmiştir.
Taraflar, ilgili sözleşmede rekabet etme yasağına ilişkin hükme yer verirken yer bakımından sınırlama getirmek zorundadırlar. Söz konusu yer sınırlama, işin niteliği ve özellikleri göz önüne alınarak ve hakkaniyet kurallarına uygun olmak şartı ile coğrafi bölge, şehir, ilçe veyahut işverenin iş konusu faaliyet alanı olarak belirlenebilmektedir.
Rekabet etme yasağı hükmü, ilgili sözleşmeye eklenirken işçinin, işinin niteliği ve işverenin faaliyet alanı kapsamında sınırlandırma yapılmalıdır. Doktrin ve Yargıtay kararlarında bu hususa ilişkin olarak sınırlandırmanın işçinin görev tanımı ile doğrudan ilgili olması gerektiği ve işyerinden edinmiş olduğu bilgilerin yasağın etki alanı olarak kalması gerektiği belirtilmektedir.
TBK madde 445 kapsamında özel durum ve koşullar dışında rekabet yasağı iki yılı aşamayacak olup, süre iş sözleşmesinin sona ermesi ile başlamaktadır. İşçi bu sürenin başlaması ile birlikte sözleşmede belirlenen yer ve konu sınırlaması çerçevesinde, kendisi veyahut başkası adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapamayacak en nihayetinde ise işvereni ile rakip konumuna gelebilecek herhangi bir pozisyonda bulunamayacaktır.
Rekabet etme yasağı özünde TBK 396. maddesi ile tanımlanan işçinin sadakat borcundan doğmaktadır. Böylelikle rekabet etme yasağı; işçiden, iş sözleşmesi devam ederken veyahut iş sözleşmesinin sona ermesi ile birlikte edinmiş olduğu bilgileri, işvereninin müşteri çevresini veya üretim sırlarına ilişkin bilgileri kullanarak; kendisi veyahut başkası adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, işvereni ile rekabet eden başkaca bir kuruluşta çalışmaması ve ortak olmaması, en nihayetinde ise işvereni ile rakip konumuna gelebilecek herhangi bir pozisyonda bulunmamasını sağlamaktadır. Ancak rekabet etme yasağı hükmü ile işçinin ekonomik geleceği zora düşebileceğinden TBK ilgili maddeleri ile rekabet etme yasağı sınırlandırılarak işçinin ekonomik geleceği ve işverenin menfaati arasında denge kurulmaktadır.
Yazar : Av. Huriye COŞAN
I. GİRİŞ
Bu yazıda kısaca rekabet etme yasağı ve rekabet etme yasağının geçerli olabilmesi adına şekli ve maddi şartlar açıklanacaktır.
II. REKABET YASAĞI VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI
Rekabet etme yasağından kısaca bahsetmek gerekirse 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 396 “İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” ilgili hükmünden doğmuş olan rekabet etme yasağı özünde işçinin; iş akdi devam ederken veyahut iş akdi sona erdikten sonra, kendisi veya başkası adına belirli şartlar çerçevesinde işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, işvereni ile rekabet eden başkaca bir kuruluşta çalışmaması ve ortak olmaması, en nihayetinde ise işvereni ile rakip konumuna gelebilecek herhangi bir pozisyonda bulunmamasıdır.
Rekabet etme yasağı, işçinin ekonomik geleceği üzerindeki etkisi göz önüne alınarak işçinin hakkının korunması ve işverenin menfaati adına birçok şarta tabi tutulmaktadır. Bu şartlar yine 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) madde 444-447 arasında yer almakta olup; aşağıda sıralanmış ve açıklanmıştır.
Öncelikle rekabet etme yasağından söz edebilmek için taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunmalıdır. Taraflar arasında akdedilecek olan iş sözleşmesinin belirli veyahut belirsiz iş sözleşmesi olmasının rekabet etme yasağı adına bir önemi bulunmamakta olup; akdedilen sözleşmenin yazılı olması ise rekabet yasağının şekli geçerlilik unsuru sayılmaktadır. Bu hususa TBK madde 444’te “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” şeklinde yer verilerek; yazılı olma şartına aykırılık durumlarında rekabet yasağının geçersiz olacağı açıkça ortaya konulmuştur.
Taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesinde rekabet yasasına ilişkin hüküm bulunmasa dahi taraflar, bu hususa ilişkin irade beyanlarını ayrı bir sözleşme kapsamında da ortaya koyabilmektedir. Böylelikle rekabet etme yasağına ilişkin hüküm, taraflarca imza altına alınmış olan iş sözleşmesi içerisinde yer almasa dahi, yazılı olma şekil şartına uyan herhangi bir rekabet sözleşmesinin varlığı halinde, rekabet etme yasağı kapsamında işçi yükümlü kılınabilecektir.
Yukarıda yer verilen 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 444’te “Fiil ehliyetine sahip olan işçi” ibaresine yer verilmiştir. TBK’nun ilgili düzenlemesi ile de açıkça görüldüğü üzere; işçinin ilgili sözleşmeyi imzalarken Türk Medeni Kanunu madde 9 “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır” denilmek suretiyle işçinin kanunen fiil ehliyetine sahip olması zorunlu kılınmıştır. Sözleşme tarafı olan işçinin; ergin olmaması, sınırlı veyahut tam ehliyetsiz olması halinde ise rekabet etme yasağına ilişkin hüküm geçerliliğini kaybedecek ve taraflar rekabet yasağına ilişkin ilgili hükümlerden sorunlu tutulamayacaklardır.
Kanun koyucu, rekabet etme yasağının geçerli olabilmesi adına işçinin bilgi edinme imkânı ile edinmiş olan işe ilişkin bilgilerin, içerik olarak işverene zarar verebilme tehlikesi bulundurması şartlarını da geçerlilik koşulu olarak kanunda belirtmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 444 “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” ilgili hükmünden de görüleceği üzere, taraflar arasında mevcut olan iş ilişkinde işçinin üretim sırları, işverenin işleri veya müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağı bulunması halinde rekabet etme yasağı hususundan bahsedilebilmektedir. Bu çerçevede doktrin ve Yargıtay kararları incelendiği vakit işçinin bilgi edinme imkânı ile elde etmiş olduğu işverenin müşteri çevresine veya üretim sırlarına ilişkin bilgilerin, işin sona ermesi halinde veyahut bu bilgilerin işverene karşı kullandığı durumlarda işverenin menfaatine aykırı olması ile birlikte işvereni zarara uğratabilmesi şartı da aranmaktadır.
Bu bağlamda işçinin; üretim sırları, işverenin işleri veya müşteri çevresi hakkında bilgi edinmesi işvereni zor durumda bırakmamak ile birlikte menfaatine aykırılık durumu oluşturmuyor ise edinilen bu bilgiler için haksız rekabet hükümleri kapsamında rekabet etme yasağından bahsedilemeyecektir.
Rekabet etme yasağı şartlarını içeren TBK madde 445’te yer alan “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” hüküm ile kanun koyucu tarafından işçinin ekonomik geleceği tamamen göz ardı edilmeyerek rekabet yasağının hakkaniyete uygun olması adına bazı sınırlamalar getirmiştir.
Taraflar, ilgili sözleşmede rekabet etme yasağına ilişkin hükme yer verirken yer bakımından sınırlama getirmek zorundadırlar. Söz konusu yer sınırlama, işin niteliği ve özellikleri göz önüne alınarak ve hakkaniyet kurallarına uygun olmak şartı ile coğrafi bölge, şehir, ilçe veyahut işverenin iş konusu faaliyet alanı olarak belirlenebilmektedir.
Rekabet etme yasağı hükmü, ilgili sözleşmeye eklenirken işçinin, işinin niteliği ve işverenin faaliyet alanı kapsamında sınırlandırma yapılmalıdır. Doktrin ve Yargıtay kararlarında bu hususa ilişkin olarak sınırlandırmanın işçinin görev tanımı ile doğrudan ilgili olması gerektiği ve işyerinden edinmiş olduğu bilgilerin yasağın etki alanı olarak kalması gerektiği belirtilmektedir.
TBK madde 445 kapsamında özel durum ve koşullar dışında rekabet yasağı iki yılı aşamayacak olup, süre iş sözleşmesinin sona ermesi ile başlamaktadır. İşçi bu sürenin başlaması ile birlikte sözleşmede belirlenen yer ve konu sınırlaması çerçevesinde, kendisi veyahut başkası adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapamayacak en nihayetinde ise işvereni ile rakip konumuna gelebilecek herhangi bir pozisyonda bulunamayacaktır.
Rekabet etme yasağı özünde TBK 396. maddesi ile tanımlanan işçinin sadakat borcundan doğmaktadır. Böylelikle rekabet etme yasağı; işçiden, iş sözleşmesi devam ederken veyahut iş sözleşmesinin sona ermesi ile birlikte edinmiş olduğu bilgileri, işvereninin müşteri çevresini veya üretim sırlarına ilişkin bilgileri kullanarak; kendisi veyahut başkası adına işvereni ile rekabet edecek bir iş yapmaması, işvereni ile rekabet eden başkaca bir kuruluşta çalışmaması ve ortak olmaması, en nihayetinde ise işvereni ile rakip konumuna gelebilecek herhangi bir pozisyonda bulunmamasını sağlamaktadır. Ancak rekabet etme yasağı hükmü ile işçinin ekonomik geleceği zora düşebileceğinden TBK ilgili maddeleri ile rekabet etme yasağı sınırlandırılarak işçinin ekonomik geleceği ve işverenin menfaati arasında denge kurulmaktadır.
Yazar : Av. Huriye COŞAN