Bilgi ve iletişim teknolojilerin yaygın kullanımı internet kullanımını artırmış[1], internetin yoğun kullanımı ise teknolojik yenilik ve değişimleri beraberinde getirmiştir. İnternetin günümüzdeki varlığı teknolojinin varlığından ayrı düşünülemeyeceği gibi internet ve teknolojinin hızlı yükselişini savunan görüşler bunun insan zekasının sınırsızlığı üzerinden yorumlarken, savunmayan bir grup ise teknolojinin bireyler üzerinde kuracağı baskıya odaklanmıştır[2].
Geçmiş dönemlerde gizli ya da mahrem sayılan pek çok alan, teknolojik gelişmeler ışığında işlevselliğini kaybetmiş, görece mahrem sayılan pek çok alan sosyal medya kullanıcılarının tek hareketi ile ulaşabileceği kadar yakına gelmiştir[3]. Hele ki söz konusu paylaşımın öznesinin çocuk olduğu durumlar gerek hukuki gerekse psikolojik açıdan titizlikle yaklaşılması gereken alanların başında gelmektedir. Çocuk yetiştirme ritüellerinin kuşaktan kuşağa farklılık gösterdiği günümüzde, sosyal medyanın kolaylaştırıcı etkisi ile birlikte anne ve babaların çocuklarının her anını görünür kıldıkları ve sosyal medya üzerinden “instamom” “youtubermom” gibi kalıplar içine girdikleri ve ebeveynliklerinden ticari kazanç elde ettikleri bir sektör doğmuştur. Bu paylaşımların kısa ve uzun vadede çocuğun hukuki ve psikolojik bütünlüğüne etkileri mahremiyet kavramı ve çocuk haklarının ihlali boyutuyla ele alınması gerekmektedir.
Bu minvalde hazırladığımız yazı dizimizin ilk bölümünü oluşturan işbu makalede sosyal medya paylaşımlarının çocuk hakları ile ilişkisi incelenecek; bir sonraki bölümde ise sosyal medya platformlarında yaşanan güvenlik sorunları, bu platformlar üzerinden yapılan çocuk hakları ihlalleri ile olası çözüm yollarına yönelik yapılan araştırmalar değerlendirilecektir.
Bireylerin sosyal medya platformları üzerinde yer alan verilerinin kendi yetki ve uhdelerini aşacak şekilde üçüncü kişilere ifşasının, temeli Anayasa’dan gelen kişilik haklarının ihlali kabul edileceği gibi, kişinin rızası olmaksızın verilerinin işlenmesi sebebiyle hukuka aykırı veri işleme faaliyeti olarak kabul edilmektedir. Bu durum elbette her sosyal medya kullanıcısı bakımından bir tehdit oluşturmakla birlikte, sosyal medya üzerinden yapılan hukuka aykırı nitelikteki eylemler henüz kendisini ifade etme becerisine sahip olmayan, gerçek ve sanal dünya arasındaki ayrımını yapamayan çocuklar bakımından titizlikle yaklaşılması gereken konuların başında gelmektedir. Çocuğun adı, yaşı, cinsiyeti, oyuncak tercihleri, oyun oynama şekilleri, görselleri, tuvalet eğitimi, arkadaşları gibi kişisel verilerinin sosyal medya platformlarında ebeveynleri tarafından paylaşılması, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) nun ilgili maddesi uyarınca kişisel verilerin işlenmesi anlamına gelmektedir. Her ebeveyn elbette sosyal medya üzerinden çocuğu hakkında yaptığı paylaşımda, en doğru kararı verebilecek durumdadır. Öte yandan her ebeveyn yapmış olduğu sosyal medya paylaşımı ve bu paylaşımın gelecekte yaratabileceği sonuçlar hakkında yeterli bilgi düzeyine sahip değildir.
Ebeveynleri tarafından yapılan bu paylaşımların çocukların kişisel sınırı, sanallık ve gerçeklik kavramlarının birbirine girmesi ve mahremiyet kaygılarının süre gelmesi, mevzunun psikolojik tarafını oluşturduğu gibi, paylaşım yapılan çocuğun kişisel verilerinin işlenmesi ve özel hayat hakkının ihlali ise hukuki ihlallere sebep olmaktadır. Sosyal medya kullanımının çocuk hakları ile ilgisi incelenmeden önce tanımlara değinilecektir.
1.1. Çocuk Kavramı
Hukukta “çocuk” kavramı, yetişkinler ve küçükleri birbirlerinden ayırmak ve çocuğun ebeveynleri ile arasındaki soy bağlarını belirlemek amacıyla farklı anlamlarda kullanılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”)’nun[4] 28.maddesine göre, “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer”. Buna istinaden çocukluk, kişiliğin kazanılmasıyla başlar ve on sekiz yaşın doldurulmasıyla biter (TMK m.11/1). Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesine (“United Nations Convention on the Rights of the Child”) göre “çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” hükmü haizdir[5]. Türk medeni hukukumuza göre, her çocuk hak ehliyetine ve kişilik hakkına sahiptir. Öte yandan TMK uyarınca ayırt etme gücünden yoksun ve eylemlerinin sonuçlarını kavrayamayan küçüklerin fiil ehliyetleri olmaması sebebiyle ancak yasal temsilcisi olan velisi yahut vasisi aracılığıyla hak kazanabilir ve borç altına girerek, tüm işlemler çocuk/küçük adına yasal temsilcileri tarafından yapılır[6]. Bu düzenleme ile, velayet hakkında sahip anne ve baba tarafından çocuğun dışarıdan gelebilecek müdahalelere yönelik olası istismarlardan korunması amaçlanmıştır.
TMK’da hangi yaştan itibaren ayırt etme gücünün bulunmadığına yönelik bir sınır getirilmemekle birlikte[7], çocukların hepsinde ayırt etme gücünün bulunduğunu söylemek yanlış olur[8]. Nitekim ayırt etme gücünün varlığı için, idrak ve irade kavramlarının varlığı gerekmektedir[9]. İşbu çalışmaya konu olan ve sosyal medya üzerinden ebeveynleri tarafından paylaşımı yapılan çocukların 18 yaşının altında olduğu gözetilerek, çoğunlukla doğum anları da dahil olmak üzere doğumları ile birlikte bebeklikleri ve çocuklukları paylaşılan bu çocukların sosyal medya platformlarında kişisel verilerinin, görsellerinin, videolarının işlenmesi ve bu durumun riskleri, sonuçları ve mahremiyet kavramları hakkında yeterli bilinç ve iradeye sahip olmaması nedeniyle, bu ödev velisine yani anne ve babasına bırakılmıştır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesinin 3. maddesinde bu durum şöyle açıklanmıştır: “Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar”[10].
Bir önceki bölümde izah edildiği üzere, çocuğun adının, yaşının, tercihlerinin, fotoğraf ve videolarının umuma iletilmesi suretiyle sosyal medya üzerinden paylaşımı veri işleme faaliyetinin konusunu oluşturmaktadır. Öte yandan, bir annenin çok masum ve iyiniyetli gözüken bir paylaşım ile çocuğunun fotoğrafını paylaşması, çocuk için incitici olabileceği bir yana arkasında türlü tehlikeli barındırıyor olabilir[11]. İyiniyetli hareket eden bir ebeveyn, yaptığı paylaşımın, kötü niyetli kullanımlara davetiye olduğunu, başkaları tarafından bu paylaşımlara erişildiğini, indirildiğini ve fotoğraflar üzerinde oynanarak pedofili kişilerce ya da çocuk istismarcıları tarafından ulaşılması için herkesçe erişilebilir bir internet sayfasında yayınlanmış olduğu gerçeğiyle karşılaşabilir[12]. Ailelerin yalnızca kendi çevreleri ile paylaştıklarını düşündükleri paylaşımlar, kötü niyetli kişilerin suistimalini kolaylaştırabilir. Çocuk istismarcılarının çocuklara ait fotoğrafları, videoları ve kişisel bilgileri kullandığı Danica Patterson olayında, Patterson’ın Facebook üzerinden kızı adına yaptığı paylaşımlar, New York’da yaşayan başka bir adam tarafından çalınmış ve istismarcı tarafından dört yaşındaki Patterson’ın kızı sanki kendi kızıymış gibi gösterilmiştir[13]. Küresel çapta internet ve sosyal medya kullanımı dikkate alındığında gün içinde Patterson olayı gibi yüzlerce olayın ve suçun vuku bulduğunu ve belki de kimse tarafından fark edilmediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Çocuklar üzerinden yapılan sosyal medya paylaşımlarının hukuki niteliği değerlendirilmeden önce kısaca çocuk hakları ve çocukların özel hayat hakkı ve kişisel verilerinin korunmasını düzenleyen yasal düzenlemeler değerlendirilecektir.
1.2. Çocuk Hakları ile İlgili Yasal Düzenlemeler
1.2.1. Uluslararası Düzenlemeler
İşbu çalışmanın konusu teşkil eden çocuk hakları ve çocukların özel hayatının korunması dikkate alındığında, özel hayat hakkını tanımlayan ilk uluslararası belge İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine değinmekte yarar bulunmaktadır. Beyannamenin 12. maddesi uyarınca, “Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır”[14]. Düzenlemede çocukların özel hayatına ilişkin özel ve harici bir düzenleme bulunmaması, çocukların da özel hayat haklarının olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.Çocukların gelişimlerinde özel hayatlarının bilinci ve mahremiyet olgusu önem arz etmekle birlikte, Serozan; çocukların insan haklarına sahip olmadığı bir toplumda yetişkinlerin de bu haklardan nasibini alamayacaklarını, çocuk haklarının insan haklarının hem mayası hem de dinamosu olduğunu belirtmektedir[15].
1.2.1.1. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşme
Toplumun temel birimi ve toplumun tüm üyelerinin ve bilhassa çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal bir ortam olarak ailenin, toplum içinde kendisine yüklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli korumayı ve yardım görmesinin zorunlu olduğuna inanarak taraf devletlerce kabul edilerek 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesi, çocuk hakları alanında görece en önemli belge niteliğini haizdir[16]. Sözleşme genel hatlarıyla çocuğun menfaati ve üstün yararını korumakla birlikte, “Hiçbir çocuğun özel yaşamına, aile yaşamına, konut ve haberleşme hakkına keyfi ya da hukuka aykırı bir biçimde müdahale bulunulamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz” ve “Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır” düzenlemeleri ile birlikte çocuğun özel hayatının varlığı ve gizliliğine yönelik açık hüküm tesis etmektedir. Erdoğan’a göre, sözleşmenin ilgili maddesi ile çocuğun özel hayatına keyfi ve haksız müdahale yapılamayacağı belirtilmiş, genel bir madde düzenlemesi getirilerek çocuğun özel hayatı yalnızca üçüncü kişilere karşı değil ebeveynlerine karşı da korunmaya çalışılmıştır[17]. İşte böyle bir durumda esas olanın çocuğun özel hayat hakkı olduğu unutulmadan, çocuğun kişilik haklarına temas eden her paylaşım bakımından ebeveynleri tarafından gerekli önlemler alınmalı, bu paylaşım ve ileride doğabilecek riskleri göz önünde tutulmalıdır. Burada esas olan çocuğun doğumu ile birlikte özel hayatının kendisine saklı bırakılmasıdır. Anayasa Mahkemesi (“AYM”) tarafından 31.03.1987 tarih ve 1986/24 esas, 1987/8 karar sayılı kararda, “Özel hayatın korunması her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, başkalarının gözleri önüne serilmemesi demektir... özel hayata saygı gösterilmesi hakkı onun kişiliği için temel bir hak olup yeteri kadar korunmadığı takdirde kişilerin ve dolayısıyla toplumun kendini huzurlu hissedip güven içinde yaşaması mümkün değildir. Bu nedenlerle söz konusu gizliliği çeşitli biçimde ihlal eylemleri suç sayılarak ceza yaptırımlarına bağlanmıştır” düzenlemesine yer verilmektedir[18]. Yasal mevzuat düzenlemeleri ve AYM kararından da hareketle; çocuğun özel hayatına dair verilerin internet ortamında, sosyal medya üzerinden rızası alınmadan paylaşımı da kendi gizli alanına müdahale olarak kabul edildiği söylenebilecektir[19].
1.2.1.2. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi[20]
1996 senesinde Strasbourg’da imzalanan ve 2000 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme ile, çocukların hak ve yüksek çıkarları göz önünde tutulmuş; bu vesileyle özellikle kendilerini ilgilendiren ailevi işlemlerde çocukların görüşlerinin usulüne uygun şekilde ele alınması gerektiği, çocuklarının hakları ile yüksek çıkarlarının korunmasında ve geliştirilmesinde ailelerin rolü dikkate alınmıştır[21].
1.2.1.3. Avrupa Veri Koruma Tüzüğü
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (“Tüzük”) (European Union General Data Protection Regulation/ “GDPR”)’nde çocukların kişisel verilerin korunması ve rızalarının alınması hususunda özel bir düzenlemeye yer verilmiştir[22]. Tüzüğün “çocuğun bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin rızası açısından geçerli koşullar” başlıklı 8. maddesine göre, çocuğun kişisel verilerinin işlenebilmesi için en az 16 yaşında olması koşulu aranmaktadır. Bu durumun varlığı halinde, çocuğun kişisel verilerin işlenmesi hukuka uygun kabul edilecek; ancak kişisel verileri işlenen çocuğun 16 yaşından büyük olması durumunda ise bu veri işleme faaliyeti hukuka uygunluk sebebi teşkil edecektir. “Çocuğun 16 yaşından küçük olması halinde ise; söz konusu işleme faaliyeti, ancak rızanın çocuk üzerinde velayet hakkı bulunan kişi tarafından verilmesi veya onaylanması halinde ve verildiği veya onaylandığı ölçüde hukuka uygundur”. Zira 16 yaşından küçük çocuklar kendi kişisel verilerinin işlenmesinin neden olacağı risk ve sonuçlarının farkında olamayacağı gibi, bu yükümlülük ve rıza yetkisi velayet hakkına sahip olanlara tanınmıştır. İlgili hükmün devamında yer alan düzenlemeyle, üye devletlerin bu yaşın alt sınırını 13’e çektiği anlaşılmaktadır. Bu şekilde 13 yaştan küçük olmamak üzere ilgili amaçlara yönelik olarak kanuna daha küçük bir yaş aralığı da belirlenebilecektir.
İlgili mevzuat düzenlemesi ve doktrin görüşleri dikkate alındığında, 16 yaşı sınır belirlenmek üzere çocukların kişisel verilerinin paylaşımındaki rıza unsuru ve temelinde yatan çocukların kişisel verilerinin korunması ihtiyacıyla, çocuğun dışarıdaki üçüncü kişilere karşı korunması amaçlanmıştır. Diğer bir ifadeyle hükmün lafzından anlaşıldığı üzere 16 yaşından küçük çocuklar bakımından rızayı verecek olan ebeveynler, çocuğun ihtiyaçlarını ve durumu değerlendirecek ve buna göre rıza gösterecektir. Öte yandan madde düzenlemesinde üçüncü kişiler tarafından yapılan paylaşımlardan ziyade çocuğun kendi ebeveynleri tarafından yapılan paylaşımlar bakımından çocuğa yönelik ne tür bir koruma olduğu ise belirsizdir. Çocuğun bakımı ve koruma görevini üstlenen ebeveynlerin en doğru ve makul kararı verebilecekleri düşüncesinden hareketle velayet sahibi anne babanın kişisel verilerinin işlenmesinde meydana gelebilecek sonuçların değerlendirilmesinde de aynı yöntemin izlenip izlenmeyeceğine ilişkin herhangi bir ayrım yapılmamış olsa da, pek çok anne-baba sosyal medya ortamında çocuklarına yönelik yaptıkları paylaşımlar ile hem bugün hem de gelecekte ortaya çıkması muhtemel psikolojik ve hukuki sorunlara sebep olabilmektedirler[23].
1.2.2. Ulusal Düzenlemeler
1.2.2.1. T.C. Anayasası
T.C. Anayasası’nda, çocukların haklarının korunmasına yönelik bazı özel düzenlemeler yer almaktadır. Anayasa’nın 41. maddesinin 2 fıkrası; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” hükmünü haizdir. 2010 yılında 41. maddeye eklenen düzenleme; “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” şeklindedir. Bu düzenleme ile Anayasada çocuklara yönelik düzenlemeler çocuğun üstün yararı gözetilerek, Devletin çocukların korunması ve gözetilmesine yönelik her türlü tedbiri alması amaçlanmıştır.
1.2.2.2. Türk Medeni Kanunu
TMK’da, çocuğun üstün yararının korunması ve çocuğun menfaati ile bedensel ve zihinsel gelişiminin tehlikeye düşmesi gibi pek çok alanda çocuklara yönelik özel düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre, TMK m. 185//II uyarınca, “eşler çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlü kılınmış”, m.346 gereği, “çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaması yahut güçlerinin yetmemesi durumunda hakimin çocuğu korumaya yönelik gerekli önlemleri alacağı…” düzenlenmiş; m.347 uyarınca, “çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş hâlde kalırsa hâkimin gerekli tedbirleri alacağı…” yönünde hüküm tesis edilmiştir.
TMK’da yer alan düzenlemelerden de görüleceği üzere, çocuğun kendi ebeveynleri tarafından da sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar aracılığıyla sosyal istismara ya hak ihlallerine uğradığı durumlarda dahi Devlet kendi ebeveynine karşı çocuğun üstün yararını korumaktadır. Nitekim Devletin bu rolü ile, çocukların hakları üzerinde gelecekte olması muhtemel zararların önüne geçmek adına şimdiden olumsuz davranışlarının önüne geçmek amaçlamaktadır[24].
1.2.2.3. Türk Ceza Kanunu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda[25] çocuk; “henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmakla birlikte; çocukların haklarının ve menfaatlerinin korunmasına yönelik düzenleme getirilmiştir. Öte yandan çocuğun ticari amaçlı sömürülmesi de TCK m. 226 uyarınca suç olarak düzenlenmiştir[26].
1.3. Çocukların Sosyal Medya Üzerinden Paylaşılması Suretiyle Verilerinin İşlenmesi
Bir önceki bölümlerde de bahsi geçtiği üzere KVKK’nın 3.maddesine göre, kişisel veri işleme faaliyeti “Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi” olarak ifade etmektedir. Tanımdan hareketle, ebeveynleri tarafından sosyal medya platformları üzerinden adı, yaşı, boyu, tuvalet saatleri, oyun arkadaşları, ilk kelimeleri, uyku düzeni, beslenme şekilleri paylaşılan her bir çocuk üzerinden kişisel veri işleme faaliyetinin varlığından bahsedilebilmektedir.
Ebeveynler tarafından iyi niyet ve çoğu zaman kendi sosyal çevreleri ile paylaşmak adına yapılan bu paylaşımlar hiç şüphesiz ki sanal ağların sınırsız veri havuzlarında depolanmaktadır. Çocuk istismarcıları tarafından tabiri yerindeyse sosyal ağlar adeta veri hazinesi görevi üstlenmektedir. Michigan Üniversitesi Mott Sağlık Hastanesinin, sosyal medyada çocuklarını paylaşan ebeveynler ile yapmış olduğu bir araştırma sonucunda sosyal medya paylaşımlarının çoğunlukla çocukların uyku ve beslenme düzeni, disiplinleri, davranışları ile ilgili olduğu kaydedilmiş; anne-babaların sosyal medya paylaşımlarının altında yatan motivasyonlarının, ebeveynlik yolculuğunda yalnız olmadıkları ve her gün anne-baba olarak çocuk bakımı ile ilgili zorlandıkları noktalar ile nasıl başa çıkabildiklerini ifade etmenin bir aracı olarak gördükleri ifade edilmiştir[27]. Araştırmada ailelerin 2/3’sinin çocukları hakkında bilgi paylaşmanın tehlikesini fark ettiğini ve yarısından fazlasının ise çocuklarının büyüdükleri zaman paylaşılanlardan utanabileceklerine dair endişe duydukları kaydedilmiştir[28].
Bilgi iletişim teknolojilerinin ilerlemesi ile birlikte, ebeveynlik kavramı da yön değiştirmiş; ebeveynlik ve annelik sanal ortamda varlığını sürdürmeye başlamıştır. Görsel içeriklerin ön planda olduğu Instagram üzerinden, yeni nesil anneler; annelik maceralarını paylaşmak suretiyle “Instagram” ve “mother” kelimelerinin birleşimi olan “Instamom” ifadesini hayatımıza katmışlardır[29]. Literatüre “instagram anneleri” olarak dahil olan Instamomlar, çocukları için açtıkları hesaplar üzerinden yahut kendi hesaplarını kullanarak çocuklarının günlük yaşantılarını, okul hayatını, bebeklik çağlarını, kendi annelik tecrübelerini çocukları üzerinden aktararak bu yöntemle ticari bir kazanç elde edilmesi olarak ifade edilmektedir[30]. Bu durum “sharenting” kavramını da beraberinde getirmiştir. “Share” ve “parenting” kelimelerinden türetilen sharenting; ebeveynlerin çocukları ile ilgili içerikleri sosyal medyada kamu ile paylaşması anlamına gelmektedir[31]. Kimi instamomlar paylaşımları kendi hesapları üzerinden gerçekleştirirken, bazıları ise çocukları adına hesap açarak bu hesap üzerinden reklam ve markalar ile olan iş birliği çalışmalarını sürdürmektedir. Modern çağın gerekliliklerine ayak uydurmakla birlikte, paylaşımın öznesinin çocuk olduğu anlarda, sosyal medyadan ticari kazanç elde etmek amacının güdüldüğü durumlar bakımından önem arz etmektedir. Girgin/Gönal, sosyal medya araçlarını maddi kazanç elde etmek adına kullanan ebeveynlerin çocuklar üzerinde ekonomik istismara yol açtığını, çocuğun sömürüldüğü ve çocuk üzerinden kazanç elde edildiğini, çocukların masumluğu kullanılarak yapılan reklam çalışmalarında hem markaların geniş kitlelere ulaştığı hem de ailelerin görünür olduğu ve kazanç sağladığı ifade edilmektedir[32]. Bu durumu kazan-kazan modeli olarak ifade eden Girgin/Gönal, çocuğun ticari bir nesne haline dönüştürülerek çocuk üzerinden para kazanılan durumlarda, ebeveyni dahi olsa kendi bilinci oluşmayan ve ayırt etme gücünden yoksun bakıma muhtaç çocukların en özel anlarının bu denli sosyal medya üzerinden paylaşılmasını çocukların kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirmektedir[33]. Duygulu, instamomların annelik tecrübelerini sanal ortama taşıyarak annelik kimliklerini dijitalleştirdiklerini ifade etmektedir[34]. Parsa ve Akmeşe, kendini instagram annesi olarak tanıtan instamomların, hamilelik sürecinden başlayarak, doğum sürecine, çocuk bakım ve ihtiyaçlarına dair çocuk ile ilgili deneyim ve annelik tecrübelerini anlaştıkları firmaların ürünlerinin reklamını yaparak tanıtması ve bundan gelir elde etmesini, özel hayatın gizliliğine müdahale ve çocuğu üzerinden kazanç elde etmesi suretiyle istismar olarak değerlendirmektedir[35]. Kanaatimizce, henüz öz farkındalığı oluşmamış, kendi bedeni ve hayatı hakkında karar verme yetisi olmayan bir çocuk hakkında, doğumundan itibaren en özel kabul edilebilecek anlarının, anılarının, kişisel veri niteliğindeki bilgilerinin açık ya da kapalı hesaplar üzerinden yapılan paylaşımlar, kişilik hakkına saldırı kabul edileceği gibi çocuğun özel hayatının gizliliğini müdahale sonucunu da doğuracaktır. Öte yandan, çocuğu üzerinden yaptığı paylaşımlar ya da çocuğu adına açtığı hesaplar aracılığıyla markalarla iş birliği ve reklam anlaşmaları yaparak bu yolla ticari kazanç elde etme gayesiyle hareket eden anneler bakımından ise bu durum çocuğun ekonomik istismarı olarak değerlendirilecektir. Zira masum görünen bir paylaşımının masumlukta oldukça uzak olan sosyal medya ağları üzerinde gerek psikolojik gerekse hukuki yönden çocuklara ne denli zarar verebilecek boyutta olduğu açıktır. Sosyal medya üzerinden paylaşılan çocuk fotoğraflarının üzerinde oynama yaptıktan sonra, pedofili kişilerce açılan hesaplarda paylaşım yapıldığı bilinen bir gerçektir[36]. Örneğin, sosyal medya çevresi ile sınırlı olduğunu düşünerek sosyal medya üzerinden çocuğunun okul çıkışı üniforması ile fotoğrafını paylaşan bir anne, bu suretle yalnıza çocuğunun ismini ya da fotoğrafını paylaşmakla kalmayıp; aynı zamanda çocuğunun okulunu ve konumunu da umuma sunmuş olacaktır. Öte yandan bu paylaşım o sınırlı çevre ile kalmayacak, kişilerden birbirlerine aktarılacak, kopyalanacak, başkaca amaçlar için kaydedilecektir. Türk Pedogoji Derneği tarafından çocuk istismarına yönelik yayımlanan bir yazıda, çocuk istismarının çoğunlukla aileye yakın kişiler tarafından gerçekleştirildiği, bu nedenle ailelerin yalnızca kendi çevreleri ile paylaştıkları kanısında oldukları görsellerin de istismar riski oluşturduğu ifade edilmektedir[37]. Dünya Sağlık Örgütü(“World Health Organization/”WHO”), çocuğa yönelik yapılan istismarı; “18 yaşından küçük çocuğun sağlığına, hayatta kalmasına, gelişmesine veya onuruna fiili veya potansiyel zararla sonuçlanan her türlü fiziksel ve/veya duygusal kötü muameleyi, cinsel istismarı, ihmali ve ticari veya diğer sömürü” olarak tanımlamaktadır[38]. Öte yandan artık bu paylaşımlar yalnızca çocuğun kişisel verilerini değil, sağlık verilerini de kapsar hale gelmiştir. Günümüzde bazı instamomlar, çocuklarının hastalık durumlarını, sağlık verilerini, vücut gelişimlerine yönelik özel nitelikli kişisel veri kabul edilen bilgileri, annelik tecrübesi adı altında takipçileri ile paylaşmakta, tabir yerindeyse “kamuya sunmaktadır”. Oysa tecrübe adı altında sunulan bu bilginin içeriği, çocuğun geçirdiği önemli bir hastalık, ameliyat ya da kronik bir rahatsızlığı olabilir. İleride kendisi hakkında ufak bir internet araştırması yapan çocuklar, geçmiş zamanlarda kişisel verilerinin tanımadığı insanlar tarafından bilindiğini fark edecek, günümüzde olsa rıza göstermeyeceği fotoğraflarının geçmişte ebeveynleri tarafından ticari kazanç için paylaşıldığı gerçeği ile karşılaştığında ise, kuvvetle muhtemel mahremiyetine müdahale edildiğini, kişilik haklarına saldırı olduğunu ve özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğinin farkında olacaktır.
Sosyal medya üzerinden çocuklarının kişisel verilerinin işlenmesi hususunda, veri işleme faaliyetinin hukuka uygunluğu değerlendirilecek olursa; kural olarak kişisel veriler veri sahibi ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez. Öte yandan, işbu çalışmanın konusunu kapsar şekilde 18 yaşın altındaki bireyler bakımından ayırt etme gücüne sahip olmayan tam ehliyetsizler bakımında çocuğun kendi kişisel verilerinin işlenmesine yönelik vermiş olduğu açık rıza geçerli kabul edilmeyecektir. Bu durumda veri işleme faaliyetinin hukuka uygunluğu için velayeti altında bulunduğu kişilerin rızasına ihtiyaç olup; bu düzenlemenin amacı tam ehliyetsiz küçüğün veri işleme faaliyetinin olası risk ve sonuçları hakkında yeterli bilinç düzeyine sahip olmaması sebebiyle, ailesinin korumasına bırakılmasıdır[39]. Kural olarak, çocuğu koruma yükümlülüğü olan ebeveynlerin kendilerine tanınan velayet hakkını kötüye kullanmamaları beklenmekle birlikte; ailelerin sosyal medya platformlarında yaptıkları paylaşımlar ile çocuğun menfaatlerini ve haklarını zarara uğratması durumunda ise ne tür bir düzenleme olacağı öngörülmemiştir[40]. Böyle bir durumun varlığı halinde, özel hayatı ihlal edilen, kişisel verileri rızası olmaksızın işlenen çocukların ailelerine karşı veri koruma mevzuatlarından kaynaklanan haklarını kullanabileceklerinin kabulü gerekmektedir[41].
Özellikle bebeklik ve çocukluk çağlarına ait görseller üzerinde, çocuklarının pek tabii rızalarının olmadığı/olamayacağı, paylaşılan içeriklerin ne olduğu konusunda idrak yeteneklerinin bulunmadığı ve paylaşılan içeriklerin yoğun takipçili hesaplar bakımından kamuya açık hesaplar üzerinden paylaşımı dikkate alındığında; yakın gelecekte hukuki ve psikolojik açıdan hem çocukları hem de aileleri zor duruma sokabilecek tehlikeleri beraberinde getirmektedir[42]. Bu kapsamda bir sonraki bölümde sosyal medya platformlarında ortaya çıkabilecek güvenlik problemleri ve hak ihlallerine yer verilecektir.
İşbu çalışmanın konusunu oluşturduğu üzere, sosyal medya platformları üzerinden çocukların kişisel verilerinin sosyal medya ortamında paylaşılmasında, bu paylaşım ile ilgili tüm sorumluluk velayet hakkını elinde bulunduran anne ve babaya aittir[43]. Hiç şüphesiz çocuklarının eğitim ve gelişimi adına en doğru kararı verecek olan ailelerin benzer şekilde çocuklarının kişisel verilerinin korunması da azami titizlikte davranması esas olandır. Bu durumda üçüncü kişiler tarafından çocuğun verisinin işlenmesi durumunda ebeveynlerinin rızasına ihtiyaç varken, aynı paylaşımın ebeveynleri tarafından yapılması ve çocuğun kişilik haklarına ve özel hayatının gizliliğini ihlal etmesi durumunda da ne tür önlemler alınacağı hususunda ayrı bir değerlendirme yapılmalıdır.
Bundan hareketle yazı dizimizin ikinci bölümünde, sosyal medya platformlarında ortaya çıkabilecek güvenlik problemleri ve olası çözüm yolları incelenecektir.
Hazırlayan: Av. Birce Aksakal Yılmazer
[1]Digital 2022 raporuna göre, “dünya nüfusunun %62,5’luk kesimi (yaklaşık 4,95 milyar) internet kullanıcısıdır”, detaylı bilgi için bkz. https://wearesocial.com/uk/blog/2022/01/digital-2022/ (E.T. 18.11.2023).
[2]ÇAKIR, M.; Sosyal Medya ve Gösteri, Büyükaslan, A ve Kırık, M. A (Ed.). “Sosyalleşen Birey” Sosyal Medya, s.12, Konya: Çizgi Kitabevi, 2017, 11-68, (naklen atıf: GÜNGÖR, a.g.e., s.31).
[3]GÜNGÖR, Ayten; “Sosyal Medyada Çocuk Hakları İhlali ve İstismarı: Instagram Anneleri”, s.50, T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Genel Gazetecilik Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019, Ulusal Tez Merkezi | Anasayfa (yok.gov.tr), (E.T. 18.11.2023).
[4]8/12/2001 tarihli 24607 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun tem metni için bkz. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf , (E.T. 18.11.2023).
[5]Detaylı bilgi için bkz. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşme”, https://www.unicef.org/, (E.T. 18.11.2023).
[6]GİRGİN, Ömer Ali/ GÖNAL, Seray; “Çocuğun Kişisel Verilerinin Sosyal Medyada Ebeveyn Tarafından Paylaşılmasının Hukuki Sonuçları”, s. 104, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Y: 11, S: 44, 2020, https://dergipark.org.tr/tr/pub/taad/issue/59540/874336, (E.T.18.11.2023); ERKAN, Vehbi Umut/ YÜCER, İpek; “Ayırt Etme Gücü/ Maturity”, s.510, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/624387 , (E.T. 18.11.2023).
[7]DURAL, Mustafa/ ÖĞÜZ, Tufan; Türk Özel Hukuku, Kişiler Hukuku, s.58, Cilt II, Filiz Kitabevi, İstanbul,2013.
[8]ERDOĞAN, Canan; “Çocukların Kişisel Verilerinin Korunması (Sosyal Medya Örneği Kapsamında)”, s.2468, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş TEZCAN’a Armağan, C.21, Özel S., 2019, s. 2445-2467, https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2019/09/CANAN-ERDOGAN.pdf, (E.T. 18.11.2023).
[9]DURAL/ ÖĞÜZ, a.g.e. s.57.
[10]Detaylı bilgi için bkz. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşme”, s. 4.
[11]GİRGİN/GÖNAL; a.g.e. s.107.
[12]ERDOĞAN, a.g.e. s.2449.
[13]GİRGİN/GÖNAL; a.g.e. s.107.
[14]Detaylı bilgi için bkz. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, https://www.ihd.org.tr/insan-haklari-evrensel-beyannames/, (E.T. 18.11.2023).
[15] SEROZAN, Rona; “Çocuk Hukuku”, s. 2107, Vedat Kitapçılık, 2.Baskı, İstanbul, 2017), (naklen atıf: SERİN, Hüseyin; “Sosyal Medyada Çocuk Hakları İhlalleri: Ebeveynler ve Öğretmenler Farkında mı?, s.9, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2019, 20 (Özel Sayı), https://dergipark.org.tr/tr/pub/ogusbd/issue/44338/555107, (E.T. 18.11.2023).
[16] Detaylı bilgi için bkz. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesi”, https://www.unicef.org/, (E.T. 18.11.2023).
[17] ERDOĞAN, a.g.e., s. 2454.
[18] Naklen alıntı: ERDOĞAN, a.g.e., s. 2455.
[19] ERDOĞAN, a.g.e., s. 2455-2456.
[20]Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, https://cocukhaklari.barobirlik.org.tr/dokuman/mevzuat_uamevzuat/cocukhaklarininkullanilmasinailiskin.pdf, (E.T. 18.11.2023).
[21] SERİN, a.g.e., s. 9.
[22] Avrupa Veri Koruma Tüzüğü-Türkçe Metin için bkz.: https://www.kisiselverilerinkorunmasi.org/mevzuat/avrupa-birligi-genel-veri-koruma-tuzugu-gdpr-turkce-ceviri/ Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1.pdf , (E.T. 18.11.2023).
[23] ERDOĞAN, a.g.e., s.2457.
[24] Benzer görüş için bkz. SERİN, a.g.e, s.11.
[25] 12/10/2004 tarihli 25611 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun tem metni için bkz. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5237&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 ,(E.T. 18.11.2023).
[26] GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s. 106.
[27] Michigan Health Üniversitesi C.S. Mott Çocuk Hastanesi tarafından yapılan araştırma videosu için bkz. https://www.mottchildren.org/media/32651, (E.T. 18.11.2023).
[28] Michigan Medicine - University of Michigan; “Sharenting” Trends: Do Parents Share Too Much About Their Kids on Social Media?” 13.03.2015, https://www.newswise.com/articles/sharenting-trends-do-parents-share-too-much-about-their-kids-on-social-media, (E.T. 18.11.2023).
[29] GÜNGÖR, a.g.e., s.60.
[30] GÜNGÖR, a.g.e., s.61; GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s. 108.
[31]Detaylı bilgi için bkz. “Sharenting”, https://en.wikipedia.org/wiki/Sharenting, (E.T. 18.11.2023).
[32] GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s.108.
[33] GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s. 109.
[34] DUYGULU, a.g.e. s. 438.
[35] PARSA, Alev Fatoş/ AKMEŞE, Zuhal; “Sosyal Medya ve Çocuk İstismarı: İnstagram Anneleri Örneği”, s.174, Kadem Kadın Araştırmaları Dergisi, Vol. 5, No. 1. 163-191, https://kadinarastirmalari.com/wp-content/uploads/2021/03/KADEM-kadin-arastirmalari-dergisi-cilt-5-sayi-1-Alev-Fatos-Parsa_Zuhal-Akmese-163-191.pdf, (E.T. 18.11.2023).
[36] ERDOĞAN, a.g.e., s. 2461.
[37]Pedagoji Derneği. “Çocuk istismarına hayır”, 2017, (Erişim Tarihi: 16.07.2018). https://pedagojidernegi.com/sosyal-medyada-cocuk-istismarina-hayir/; (Naklen atıf: DUYGULU, Serap; “Sosyal Medyada Çocuk Fotoğrafı Paylaşımlarının Mahremiyet İhlali ve Çocuk İstismarı Açısından Değerlendirilmesi”, s.442, TRT Akademi, Cilt 04, Sayı 08, 2019, Spor Yayıncılığı, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/773684, (E.T. 18.11.2023).
[38] Detaylı bilgi için bkz. “Child maltreatment”, 19.09.2022, https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/child-maltreatment, (E.T. 18.11.2023).
[39] ERDOĞAN, a.g.e., s.2463.
[40] ERDOĞAN, a.g.e., s.2463.
[41] ERDOĞAN, a.g.e., s.2463.
[42] DUYGULU, a.g.e., s.437.
[43] DUYGULU, a.g.e. s. 444.
Bilgi ve iletişim teknolojilerin yaygın kullanımı internet kullanımını artırmış[1], internetin yoğun kullanımı ise teknolojik yenilik ve değişimleri beraberinde getirmiştir. İnternetin günümüzdeki varlığı teknolojinin varlığından ayrı düşünülemeyeceği gibi internet ve teknolojinin hızlı yükselişini savunan görüşler bunun insan zekasının sınırsızlığı üzerinden yorumlarken, savunmayan bir grup ise teknolojinin bireyler üzerinde kuracağı baskıya odaklanmıştır[2].
Geçmiş dönemlerde gizli ya da mahrem sayılan pek çok alan, teknolojik gelişmeler ışığında işlevselliğini kaybetmiş, görece mahrem sayılan pek çok alan sosyal medya kullanıcılarının tek hareketi ile ulaşabileceği kadar yakına gelmiştir[3]. Hele ki söz konusu paylaşımın öznesinin çocuk olduğu durumlar gerek hukuki gerekse psikolojik açıdan titizlikle yaklaşılması gereken alanların başında gelmektedir. Çocuk yetiştirme ritüellerinin kuşaktan kuşağa farklılık gösterdiği günümüzde, sosyal medyanın kolaylaştırıcı etkisi ile birlikte anne ve babaların çocuklarının her anını görünür kıldıkları ve sosyal medya üzerinden “instamom” “youtubermom” gibi kalıplar içine girdikleri ve ebeveynliklerinden ticari kazanç elde ettikleri bir sektör doğmuştur. Bu paylaşımların kısa ve uzun vadede çocuğun hukuki ve psikolojik bütünlüğüne etkileri mahremiyet kavramı ve çocuk haklarının ihlali boyutuyla ele alınması gerekmektedir.
Bu minvalde hazırladığımız yazı dizimizin ilk bölümünü oluşturan işbu makalede sosyal medya paylaşımlarının çocuk hakları ile ilişkisi incelenecek; bir sonraki bölümde ise sosyal medya platformlarında yaşanan güvenlik sorunları, bu platformlar üzerinden yapılan çocuk hakları ihlalleri ile olası çözüm yollarına yönelik yapılan araştırmalar değerlendirilecektir.
Bireylerin sosyal medya platformları üzerinde yer alan verilerinin kendi yetki ve uhdelerini aşacak şekilde üçüncü kişilere ifşasının, temeli Anayasa’dan gelen kişilik haklarının ihlali kabul edileceği gibi, kişinin rızası olmaksızın verilerinin işlenmesi sebebiyle hukuka aykırı veri işleme faaliyeti olarak kabul edilmektedir. Bu durum elbette her sosyal medya kullanıcısı bakımından bir tehdit oluşturmakla birlikte, sosyal medya üzerinden yapılan hukuka aykırı nitelikteki eylemler henüz kendisini ifade etme becerisine sahip olmayan, gerçek ve sanal dünya arasındaki ayrımını yapamayan çocuklar bakımından titizlikle yaklaşılması gereken konuların başında gelmektedir. Çocuğun adı, yaşı, cinsiyeti, oyuncak tercihleri, oyun oynama şekilleri, görselleri, tuvalet eğitimi, arkadaşları gibi kişisel verilerinin sosyal medya platformlarında ebeveynleri tarafından paylaşılması, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) nun ilgili maddesi uyarınca kişisel verilerin işlenmesi anlamına gelmektedir. Her ebeveyn elbette sosyal medya üzerinden çocuğu hakkında yaptığı paylaşımda, en doğru kararı verebilecek durumdadır. Öte yandan her ebeveyn yapmış olduğu sosyal medya paylaşımı ve bu paylaşımın gelecekte yaratabileceği sonuçlar hakkında yeterli bilgi düzeyine sahip değildir.
Ebeveynleri tarafından yapılan bu paylaşımların çocukların kişisel sınırı, sanallık ve gerçeklik kavramlarının birbirine girmesi ve mahremiyet kaygılarının süre gelmesi, mevzunun psikolojik tarafını oluşturduğu gibi, paylaşım yapılan çocuğun kişisel verilerinin işlenmesi ve özel hayat hakkının ihlali ise hukuki ihlallere sebep olmaktadır. Sosyal medya kullanımının çocuk hakları ile ilgisi incelenmeden önce tanımlara değinilecektir.
1.1. Çocuk Kavramı
Hukukta “çocuk” kavramı, yetişkinler ve küçükleri birbirlerinden ayırmak ve çocuğun ebeveynleri ile arasındaki soy bağlarını belirlemek amacıyla farklı anlamlarda kullanılmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”)’nun[4] 28.maddesine göre, “Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer”. Buna istinaden çocukluk, kişiliğin kazanılmasıyla başlar ve on sekiz yaşın doldurulmasıyla biter (TMK m.11/1). Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesine (“United Nations Convention on the Rights of the Child”) göre “çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” hükmü haizdir[5]. Türk medeni hukukumuza göre, her çocuk hak ehliyetine ve kişilik hakkına sahiptir. Öte yandan TMK uyarınca ayırt etme gücünden yoksun ve eylemlerinin sonuçlarını kavrayamayan küçüklerin fiil ehliyetleri olmaması sebebiyle ancak yasal temsilcisi olan velisi yahut vasisi aracılığıyla hak kazanabilir ve borç altına girerek, tüm işlemler çocuk/küçük adına yasal temsilcileri tarafından yapılır[6]. Bu düzenleme ile, velayet hakkında sahip anne ve baba tarafından çocuğun dışarıdan gelebilecek müdahalelere yönelik olası istismarlardan korunması amaçlanmıştır.
TMK’da hangi yaştan itibaren ayırt etme gücünün bulunmadığına yönelik bir sınır getirilmemekle birlikte[7], çocukların hepsinde ayırt etme gücünün bulunduğunu söylemek yanlış olur[8]. Nitekim ayırt etme gücünün varlığı için, idrak ve irade kavramlarının varlığı gerekmektedir[9]. İşbu çalışmaya konu olan ve sosyal medya üzerinden ebeveynleri tarafından paylaşımı yapılan çocukların 18 yaşının altında olduğu gözetilerek, çoğunlukla doğum anları da dahil olmak üzere doğumları ile birlikte bebeklikleri ve çocuklukları paylaşılan bu çocukların sosyal medya platformlarında kişisel verilerinin, görsellerinin, videolarının işlenmesi ve bu durumun riskleri, sonuçları ve mahremiyet kavramları hakkında yeterli bilinç ve iradeye sahip olmaması nedeniyle, bu ödev velisine yani anne ve babasına bırakılmıştır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesinin 3. maddesinde bu durum şöyle açıklanmıştır: “Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar”[10].
Bir önceki bölümde izah edildiği üzere, çocuğun adının, yaşının, tercihlerinin, fotoğraf ve videolarının umuma iletilmesi suretiyle sosyal medya üzerinden paylaşımı veri işleme faaliyetinin konusunu oluşturmaktadır. Öte yandan, bir annenin çok masum ve iyiniyetli gözüken bir paylaşım ile çocuğunun fotoğrafını paylaşması, çocuk için incitici olabileceği bir yana arkasında türlü tehlikeli barındırıyor olabilir[11]. İyiniyetli hareket eden bir ebeveyn, yaptığı paylaşımın, kötü niyetli kullanımlara davetiye olduğunu, başkaları tarafından bu paylaşımlara erişildiğini, indirildiğini ve fotoğraflar üzerinde oynanarak pedofili kişilerce ya da çocuk istismarcıları tarafından ulaşılması için herkesçe erişilebilir bir internet sayfasında yayınlanmış olduğu gerçeğiyle karşılaşabilir[12]. Ailelerin yalnızca kendi çevreleri ile paylaştıklarını düşündükleri paylaşımlar, kötü niyetli kişilerin suistimalini kolaylaştırabilir. Çocuk istismarcılarının çocuklara ait fotoğrafları, videoları ve kişisel bilgileri kullandığı Danica Patterson olayında, Patterson’ın Facebook üzerinden kızı adına yaptığı paylaşımlar, New York’da yaşayan başka bir adam tarafından çalınmış ve istismarcı tarafından dört yaşındaki Patterson’ın kızı sanki kendi kızıymış gibi gösterilmiştir[13]. Küresel çapta internet ve sosyal medya kullanımı dikkate alındığında gün içinde Patterson olayı gibi yüzlerce olayın ve suçun vuku bulduğunu ve belki de kimse tarafından fark edilmediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Çocuklar üzerinden yapılan sosyal medya paylaşımlarının hukuki niteliği değerlendirilmeden önce kısaca çocuk hakları ve çocukların özel hayat hakkı ve kişisel verilerinin korunmasını düzenleyen yasal düzenlemeler değerlendirilecektir.
1.2. Çocuk Hakları ile İlgili Yasal Düzenlemeler
1.2.1. Uluslararası Düzenlemeler
İşbu çalışmanın konusu teşkil eden çocuk hakları ve çocukların özel hayatının korunması dikkate alındığında, özel hayat hakkını tanımlayan ilk uluslararası belge İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine değinmekte yarar bulunmaktadır. Beyannamenin 12. maddesi uyarınca, “Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır”[14]. Düzenlemede çocukların özel hayatına ilişkin özel ve harici bir düzenleme bulunmaması, çocukların da özel hayat haklarının olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.Çocukların gelişimlerinde özel hayatlarının bilinci ve mahremiyet olgusu önem arz etmekle birlikte, Serozan; çocukların insan haklarına sahip olmadığı bir toplumda yetişkinlerin de bu haklardan nasibini alamayacaklarını, çocuk haklarının insan haklarının hem mayası hem de dinamosu olduğunu belirtmektedir[15].
1.2.1.1. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşme
Toplumun temel birimi ve toplumun tüm üyelerinin ve bilhassa çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal bir ortam olarak ailenin, toplum içinde kendisine yüklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli korumayı ve yardım görmesinin zorunlu olduğuna inanarak taraf devletlerce kabul edilerek 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesi, çocuk hakları alanında görece en önemli belge niteliğini haizdir[16]. Sözleşme genel hatlarıyla çocuğun menfaati ve üstün yararını korumakla birlikte, “Hiçbir çocuğun özel yaşamına, aile yaşamına, konut ve haberleşme hakkına keyfi ya da hukuka aykırı bir biçimde müdahale bulunulamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz” ve “Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır” düzenlemeleri ile birlikte çocuğun özel hayatının varlığı ve gizliliğine yönelik açık hüküm tesis etmektedir. Erdoğan’a göre, sözleşmenin ilgili maddesi ile çocuğun özel hayatına keyfi ve haksız müdahale yapılamayacağı belirtilmiş, genel bir madde düzenlemesi getirilerek çocuğun özel hayatı yalnızca üçüncü kişilere karşı değil ebeveynlerine karşı da korunmaya çalışılmıştır[17]. İşte böyle bir durumda esas olanın çocuğun özel hayat hakkı olduğu unutulmadan, çocuğun kişilik haklarına temas eden her paylaşım bakımından ebeveynleri tarafından gerekli önlemler alınmalı, bu paylaşım ve ileride doğabilecek riskleri göz önünde tutulmalıdır. Burada esas olan çocuğun doğumu ile birlikte özel hayatının kendisine saklı bırakılmasıdır. Anayasa Mahkemesi (“AYM”) tarafından 31.03.1987 tarih ve 1986/24 esas, 1987/8 karar sayılı kararda, “Özel hayatın korunması her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, başkalarının gözleri önüne serilmemesi demektir... özel hayata saygı gösterilmesi hakkı onun kişiliği için temel bir hak olup yeteri kadar korunmadığı takdirde kişilerin ve dolayısıyla toplumun kendini huzurlu hissedip güven içinde yaşaması mümkün değildir. Bu nedenlerle söz konusu gizliliği çeşitli biçimde ihlal eylemleri suç sayılarak ceza yaptırımlarına bağlanmıştır” düzenlemesine yer verilmektedir[18]. Yasal mevzuat düzenlemeleri ve AYM kararından da hareketle; çocuğun özel hayatına dair verilerin internet ortamında, sosyal medya üzerinden rızası alınmadan paylaşımı da kendi gizli alanına müdahale olarak kabul edildiği söylenebilecektir[19].
1.2.1.2. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi[20]
1996 senesinde Strasbourg’da imzalanan ve 2000 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme ile, çocukların hak ve yüksek çıkarları göz önünde tutulmuş; bu vesileyle özellikle kendilerini ilgilendiren ailevi işlemlerde çocukların görüşlerinin usulüne uygun şekilde ele alınması gerektiği, çocuklarının hakları ile yüksek çıkarlarının korunmasında ve geliştirilmesinde ailelerin rolü dikkate alınmıştır[21].
1.2.1.3. Avrupa Veri Koruma Tüzüğü
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (“Tüzük”) (European Union General Data Protection Regulation/ “GDPR”)’nde çocukların kişisel verilerin korunması ve rızalarının alınması hususunda özel bir düzenlemeye yer verilmiştir[22]. Tüzüğün “çocuğun bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin rızası açısından geçerli koşullar” başlıklı 8. maddesine göre, çocuğun kişisel verilerinin işlenebilmesi için en az 16 yaşında olması koşulu aranmaktadır. Bu durumun varlığı halinde, çocuğun kişisel verilerin işlenmesi hukuka uygun kabul edilecek; ancak kişisel verileri işlenen çocuğun 16 yaşından büyük olması durumunda ise bu veri işleme faaliyeti hukuka uygunluk sebebi teşkil edecektir. “Çocuğun 16 yaşından küçük olması halinde ise; söz konusu işleme faaliyeti, ancak rızanın çocuk üzerinde velayet hakkı bulunan kişi tarafından verilmesi veya onaylanması halinde ve verildiği veya onaylandığı ölçüde hukuka uygundur”. Zira 16 yaşından küçük çocuklar kendi kişisel verilerinin işlenmesinin neden olacağı risk ve sonuçlarının farkında olamayacağı gibi, bu yükümlülük ve rıza yetkisi velayet hakkına sahip olanlara tanınmıştır. İlgili hükmün devamında yer alan düzenlemeyle, üye devletlerin bu yaşın alt sınırını 13’e çektiği anlaşılmaktadır. Bu şekilde 13 yaştan küçük olmamak üzere ilgili amaçlara yönelik olarak kanuna daha küçük bir yaş aralığı da belirlenebilecektir.
İlgili mevzuat düzenlemesi ve doktrin görüşleri dikkate alındığında, 16 yaşı sınır belirlenmek üzere çocukların kişisel verilerinin paylaşımındaki rıza unsuru ve temelinde yatan çocukların kişisel verilerinin korunması ihtiyacıyla, çocuğun dışarıdaki üçüncü kişilere karşı korunması amaçlanmıştır. Diğer bir ifadeyle hükmün lafzından anlaşıldığı üzere 16 yaşından küçük çocuklar bakımından rızayı verecek olan ebeveynler, çocuğun ihtiyaçlarını ve durumu değerlendirecek ve buna göre rıza gösterecektir. Öte yandan madde düzenlemesinde üçüncü kişiler tarafından yapılan paylaşımlardan ziyade çocuğun kendi ebeveynleri tarafından yapılan paylaşımlar bakımından çocuğa yönelik ne tür bir koruma olduğu ise belirsizdir. Çocuğun bakımı ve koruma görevini üstlenen ebeveynlerin en doğru ve makul kararı verebilecekleri düşüncesinden hareketle velayet sahibi anne babanın kişisel verilerinin işlenmesinde meydana gelebilecek sonuçların değerlendirilmesinde de aynı yöntemin izlenip izlenmeyeceğine ilişkin herhangi bir ayrım yapılmamış olsa da, pek çok anne-baba sosyal medya ortamında çocuklarına yönelik yaptıkları paylaşımlar ile hem bugün hem de gelecekte ortaya çıkması muhtemel psikolojik ve hukuki sorunlara sebep olabilmektedirler[23].
1.2.2. Ulusal Düzenlemeler
1.2.2.1. T.C. Anayasası
T.C. Anayasası’nda, çocukların haklarının korunmasına yönelik bazı özel düzenlemeler yer almaktadır. Anayasa’nın 41. maddesinin 2 fıkrası; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” hükmünü haizdir. 2010 yılında 41. maddeye eklenen düzenleme; “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” şeklindedir. Bu düzenleme ile Anayasada çocuklara yönelik düzenlemeler çocuğun üstün yararı gözetilerek, Devletin çocukların korunması ve gözetilmesine yönelik her türlü tedbiri alması amaçlanmıştır.
1.2.2.2. Türk Medeni Kanunu
TMK’da, çocuğun üstün yararının korunması ve çocuğun menfaati ile bedensel ve zihinsel gelişiminin tehlikeye düşmesi gibi pek çok alanda çocuklara yönelik özel düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre, TMK m. 185//II uyarınca, “eşler çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlü kılınmış”, m.346 gereği, “çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaması yahut güçlerinin yetmemesi durumunda hakimin çocuğu korumaya yönelik gerekli önlemleri alacağı…” düzenlenmiş; m.347 uyarınca, “çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiş hâlde kalırsa hâkimin gerekli tedbirleri alacağı…” yönünde hüküm tesis edilmiştir.
TMK’da yer alan düzenlemelerden de görüleceği üzere, çocuğun kendi ebeveynleri tarafından da sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar aracılığıyla sosyal istismara ya hak ihlallerine uğradığı durumlarda dahi Devlet kendi ebeveynine karşı çocuğun üstün yararını korumaktadır. Nitekim Devletin bu rolü ile, çocukların hakları üzerinde gelecekte olması muhtemel zararların önüne geçmek adına şimdiden olumsuz davranışlarının önüne geçmek amaçlamaktadır[24].
1.2.2.3. Türk Ceza Kanunu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda[25] çocuk; “henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmakla birlikte; çocukların haklarının ve menfaatlerinin korunmasına yönelik düzenleme getirilmiştir. Öte yandan çocuğun ticari amaçlı sömürülmesi de TCK m. 226 uyarınca suç olarak düzenlenmiştir[26].
1.3. Çocukların Sosyal Medya Üzerinden Paylaşılması Suretiyle Verilerinin İşlenmesi
Bir önceki bölümlerde de bahsi geçtiği üzere KVKK’nın 3.maddesine göre, kişisel veri işleme faaliyeti “Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi” olarak ifade etmektedir. Tanımdan hareketle, ebeveynleri tarafından sosyal medya platformları üzerinden adı, yaşı, boyu, tuvalet saatleri, oyun arkadaşları, ilk kelimeleri, uyku düzeni, beslenme şekilleri paylaşılan her bir çocuk üzerinden kişisel veri işleme faaliyetinin varlığından bahsedilebilmektedir.
Ebeveynler tarafından iyi niyet ve çoğu zaman kendi sosyal çevreleri ile paylaşmak adına yapılan bu paylaşımlar hiç şüphesiz ki sanal ağların sınırsız veri havuzlarında depolanmaktadır. Çocuk istismarcıları tarafından tabiri yerindeyse sosyal ağlar adeta veri hazinesi görevi üstlenmektedir. Michigan Üniversitesi Mott Sağlık Hastanesinin, sosyal medyada çocuklarını paylaşan ebeveynler ile yapmış olduğu bir araştırma sonucunda sosyal medya paylaşımlarının çoğunlukla çocukların uyku ve beslenme düzeni, disiplinleri, davranışları ile ilgili olduğu kaydedilmiş; anne-babaların sosyal medya paylaşımlarının altında yatan motivasyonlarının, ebeveynlik yolculuğunda yalnız olmadıkları ve her gün anne-baba olarak çocuk bakımı ile ilgili zorlandıkları noktalar ile nasıl başa çıkabildiklerini ifade etmenin bir aracı olarak gördükleri ifade edilmiştir[27]. Araştırmada ailelerin 2/3’sinin çocukları hakkında bilgi paylaşmanın tehlikesini fark ettiğini ve yarısından fazlasının ise çocuklarının büyüdükleri zaman paylaşılanlardan utanabileceklerine dair endişe duydukları kaydedilmiştir[28].
Bilgi iletişim teknolojilerinin ilerlemesi ile birlikte, ebeveynlik kavramı da yön değiştirmiş; ebeveynlik ve annelik sanal ortamda varlığını sürdürmeye başlamıştır. Görsel içeriklerin ön planda olduğu Instagram üzerinden, yeni nesil anneler; annelik maceralarını paylaşmak suretiyle “Instagram” ve “mother” kelimelerinin birleşimi olan “Instamom” ifadesini hayatımıza katmışlardır[29]. Literatüre “instagram anneleri” olarak dahil olan Instamomlar, çocukları için açtıkları hesaplar üzerinden yahut kendi hesaplarını kullanarak çocuklarının günlük yaşantılarını, okul hayatını, bebeklik çağlarını, kendi annelik tecrübelerini çocukları üzerinden aktararak bu yöntemle ticari bir kazanç elde edilmesi olarak ifade edilmektedir[30]. Bu durum “sharenting” kavramını da beraberinde getirmiştir. “Share” ve “parenting” kelimelerinden türetilen sharenting; ebeveynlerin çocukları ile ilgili içerikleri sosyal medyada kamu ile paylaşması anlamına gelmektedir[31]. Kimi instamomlar paylaşımları kendi hesapları üzerinden gerçekleştirirken, bazıları ise çocukları adına hesap açarak bu hesap üzerinden reklam ve markalar ile olan iş birliği çalışmalarını sürdürmektedir. Modern çağın gerekliliklerine ayak uydurmakla birlikte, paylaşımın öznesinin çocuk olduğu anlarda, sosyal medyadan ticari kazanç elde etmek amacının güdüldüğü durumlar bakımından önem arz etmektedir. Girgin/Gönal, sosyal medya araçlarını maddi kazanç elde etmek adına kullanan ebeveynlerin çocuklar üzerinde ekonomik istismara yol açtığını, çocuğun sömürüldüğü ve çocuk üzerinden kazanç elde edildiğini, çocukların masumluğu kullanılarak yapılan reklam çalışmalarında hem markaların geniş kitlelere ulaştığı hem de ailelerin görünür olduğu ve kazanç sağladığı ifade edilmektedir[32]. Bu durumu kazan-kazan modeli olarak ifade eden Girgin/Gönal, çocuğun ticari bir nesne haline dönüştürülerek çocuk üzerinden para kazanılan durumlarda, ebeveyni dahi olsa kendi bilinci oluşmayan ve ayırt etme gücünden yoksun bakıma muhtaç çocukların en özel anlarının bu denli sosyal medya üzerinden paylaşılmasını çocukların kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirmektedir[33]. Duygulu, instamomların annelik tecrübelerini sanal ortama taşıyarak annelik kimliklerini dijitalleştirdiklerini ifade etmektedir[34]. Parsa ve Akmeşe, kendini instagram annesi olarak tanıtan instamomların, hamilelik sürecinden başlayarak, doğum sürecine, çocuk bakım ve ihtiyaçlarına dair çocuk ile ilgili deneyim ve annelik tecrübelerini anlaştıkları firmaların ürünlerinin reklamını yaparak tanıtması ve bundan gelir elde etmesini, özel hayatın gizliliğine müdahale ve çocuğu üzerinden kazanç elde etmesi suretiyle istismar olarak değerlendirmektedir[35]. Kanaatimizce, henüz öz farkındalığı oluşmamış, kendi bedeni ve hayatı hakkında karar verme yetisi olmayan bir çocuk hakkında, doğumundan itibaren en özel kabul edilebilecek anlarının, anılarının, kişisel veri niteliğindeki bilgilerinin açık ya da kapalı hesaplar üzerinden yapılan paylaşımlar, kişilik hakkına saldırı kabul edileceği gibi çocuğun özel hayatının gizliliğini müdahale sonucunu da doğuracaktır. Öte yandan, çocuğu üzerinden yaptığı paylaşımlar ya da çocuğu adına açtığı hesaplar aracılığıyla markalarla iş birliği ve reklam anlaşmaları yaparak bu yolla ticari kazanç elde etme gayesiyle hareket eden anneler bakımından ise bu durum çocuğun ekonomik istismarı olarak değerlendirilecektir. Zira masum görünen bir paylaşımının masumlukta oldukça uzak olan sosyal medya ağları üzerinde gerek psikolojik gerekse hukuki yönden çocuklara ne denli zarar verebilecek boyutta olduğu açıktır. Sosyal medya üzerinden paylaşılan çocuk fotoğraflarının üzerinde oynama yaptıktan sonra, pedofili kişilerce açılan hesaplarda paylaşım yapıldığı bilinen bir gerçektir[36]. Örneğin, sosyal medya çevresi ile sınırlı olduğunu düşünerek sosyal medya üzerinden çocuğunun okul çıkışı üniforması ile fotoğrafını paylaşan bir anne, bu suretle yalnıza çocuğunun ismini ya da fotoğrafını paylaşmakla kalmayıp; aynı zamanda çocuğunun okulunu ve konumunu da umuma sunmuş olacaktır. Öte yandan bu paylaşım o sınırlı çevre ile kalmayacak, kişilerden birbirlerine aktarılacak, kopyalanacak, başkaca amaçlar için kaydedilecektir. Türk Pedogoji Derneği tarafından çocuk istismarına yönelik yayımlanan bir yazıda, çocuk istismarının çoğunlukla aileye yakın kişiler tarafından gerçekleştirildiği, bu nedenle ailelerin yalnızca kendi çevreleri ile paylaştıkları kanısında oldukları görsellerin de istismar riski oluşturduğu ifade edilmektedir[37]. Dünya Sağlık Örgütü(“World Health Organization/”WHO”), çocuğa yönelik yapılan istismarı; “18 yaşından küçük çocuğun sağlığına, hayatta kalmasına, gelişmesine veya onuruna fiili veya potansiyel zararla sonuçlanan her türlü fiziksel ve/veya duygusal kötü muameleyi, cinsel istismarı, ihmali ve ticari veya diğer sömürü” olarak tanımlamaktadır[38]. Öte yandan artık bu paylaşımlar yalnızca çocuğun kişisel verilerini değil, sağlık verilerini de kapsar hale gelmiştir. Günümüzde bazı instamomlar, çocuklarının hastalık durumlarını, sağlık verilerini, vücut gelişimlerine yönelik özel nitelikli kişisel veri kabul edilen bilgileri, annelik tecrübesi adı altında takipçileri ile paylaşmakta, tabir yerindeyse “kamuya sunmaktadır”. Oysa tecrübe adı altında sunulan bu bilginin içeriği, çocuğun geçirdiği önemli bir hastalık, ameliyat ya da kronik bir rahatsızlığı olabilir. İleride kendisi hakkında ufak bir internet araştırması yapan çocuklar, geçmiş zamanlarda kişisel verilerinin tanımadığı insanlar tarafından bilindiğini fark edecek, günümüzde olsa rıza göstermeyeceği fotoğraflarının geçmişte ebeveynleri tarafından ticari kazanç için paylaşıldığı gerçeği ile karşılaştığında ise, kuvvetle muhtemel mahremiyetine müdahale edildiğini, kişilik haklarına saldırı olduğunu ve özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğinin farkında olacaktır.
Sosyal medya üzerinden çocuklarının kişisel verilerinin işlenmesi hususunda, veri işleme faaliyetinin hukuka uygunluğu değerlendirilecek olursa; kural olarak kişisel veriler veri sahibi ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez. Öte yandan, işbu çalışmanın konusunu kapsar şekilde 18 yaşın altındaki bireyler bakımından ayırt etme gücüne sahip olmayan tam ehliyetsizler bakımında çocuğun kendi kişisel verilerinin işlenmesine yönelik vermiş olduğu açık rıza geçerli kabul edilmeyecektir. Bu durumda veri işleme faaliyetinin hukuka uygunluğu için velayeti altında bulunduğu kişilerin rızasına ihtiyaç olup; bu düzenlemenin amacı tam ehliyetsiz küçüğün veri işleme faaliyetinin olası risk ve sonuçları hakkında yeterli bilinç düzeyine sahip olmaması sebebiyle, ailesinin korumasına bırakılmasıdır[39]. Kural olarak, çocuğu koruma yükümlülüğü olan ebeveynlerin kendilerine tanınan velayet hakkını kötüye kullanmamaları beklenmekle birlikte; ailelerin sosyal medya platformlarında yaptıkları paylaşımlar ile çocuğun menfaatlerini ve haklarını zarara uğratması durumunda ise ne tür bir düzenleme olacağı öngörülmemiştir[40]. Böyle bir durumun varlığı halinde, özel hayatı ihlal edilen, kişisel verileri rızası olmaksızın işlenen çocukların ailelerine karşı veri koruma mevzuatlarından kaynaklanan haklarını kullanabileceklerinin kabulü gerekmektedir[41].
Özellikle bebeklik ve çocukluk çağlarına ait görseller üzerinde, çocuklarının pek tabii rızalarının olmadığı/olamayacağı, paylaşılan içeriklerin ne olduğu konusunda idrak yeteneklerinin bulunmadığı ve paylaşılan içeriklerin yoğun takipçili hesaplar bakımından kamuya açık hesaplar üzerinden paylaşımı dikkate alındığında; yakın gelecekte hukuki ve psikolojik açıdan hem çocukları hem de aileleri zor duruma sokabilecek tehlikeleri beraberinde getirmektedir[42]. Bu kapsamda bir sonraki bölümde sosyal medya platformlarında ortaya çıkabilecek güvenlik problemleri ve hak ihlallerine yer verilecektir.
İşbu çalışmanın konusunu oluşturduğu üzere, sosyal medya platformları üzerinden çocukların kişisel verilerinin sosyal medya ortamında paylaşılmasında, bu paylaşım ile ilgili tüm sorumluluk velayet hakkını elinde bulunduran anne ve babaya aittir[43]. Hiç şüphesiz çocuklarının eğitim ve gelişimi adına en doğru kararı verecek olan ailelerin benzer şekilde çocuklarının kişisel verilerinin korunması da azami titizlikte davranması esas olandır. Bu durumda üçüncü kişiler tarafından çocuğun verisinin işlenmesi durumunda ebeveynlerinin rızasına ihtiyaç varken, aynı paylaşımın ebeveynleri tarafından yapılması ve çocuğun kişilik haklarına ve özel hayatının gizliliğini ihlal etmesi durumunda da ne tür önlemler alınacağı hususunda ayrı bir değerlendirme yapılmalıdır.
Bundan hareketle yazı dizimizin ikinci bölümünde, sosyal medya platformlarında ortaya çıkabilecek güvenlik problemleri ve olası çözüm yolları incelenecektir.
Hazırlayan: Av. Birce Aksakal Yılmazer
[1]Digital 2022 raporuna göre, “dünya nüfusunun %62,5’luk kesimi (yaklaşık 4,95 milyar) internet kullanıcısıdır”, detaylı bilgi için bkz. https://wearesocial.com/uk/blog/2022/01/digital-2022/ (E.T. 18.11.2023).
[2]ÇAKIR, M.; Sosyal Medya ve Gösteri, Büyükaslan, A ve Kırık, M. A (Ed.). “Sosyalleşen Birey” Sosyal Medya, s.12, Konya: Çizgi Kitabevi, 2017, 11-68, (naklen atıf: GÜNGÖR, a.g.e., s.31).
[3]GÜNGÖR, Ayten; “Sosyal Medyada Çocuk Hakları İhlali ve İstismarı: Instagram Anneleri”, s.50, T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Genel Gazetecilik Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019, Ulusal Tez Merkezi | Anasayfa (yok.gov.tr), (E.T. 18.11.2023).
[4]8/12/2001 tarihli 24607 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun tem metni için bkz. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf , (E.T. 18.11.2023).
[5]Detaylı bilgi için bkz. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşme”, https://www.unicef.org/, (E.T. 18.11.2023).
[6]GİRGİN, Ömer Ali/ GÖNAL, Seray; “Çocuğun Kişisel Verilerinin Sosyal Medyada Ebeveyn Tarafından Paylaşılmasının Hukuki Sonuçları”, s. 104, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Y: 11, S: 44, 2020, https://dergipark.org.tr/tr/pub/taad/issue/59540/874336, (E.T.18.11.2023); ERKAN, Vehbi Umut/ YÜCER, İpek; “Ayırt Etme Gücü/ Maturity”, s.510, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/624387 , (E.T. 18.11.2023).
[7]DURAL, Mustafa/ ÖĞÜZ, Tufan; Türk Özel Hukuku, Kişiler Hukuku, s.58, Cilt II, Filiz Kitabevi, İstanbul,2013.
[8]ERDOĞAN, Canan; “Çocukların Kişisel Verilerinin Korunması (Sosyal Medya Örneği Kapsamında)”, s.2468, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş TEZCAN’a Armağan, C.21, Özel S., 2019, s. 2445-2467, https://hukuk.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2019/09/CANAN-ERDOGAN.pdf, (E.T. 18.11.2023).
[9]DURAL/ ÖĞÜZ, a.g.e. s.57.
[10]Detaylı bilgi için bkz. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşme”, s. 4.
[11]GİRGİN/GÖNAL; a.g.e. s.107.
[12]ERDOĞAN, a.g.e. s.2449.
[13]GİRGİN/GÖNAL; a.g.e. s.107.
[14]Detaylı bilgi için bkz. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, https://www.ihd.org.tr/insan-haklari-evrensel-beyannames/, (E.T. 18.11.2023).
[15] SEROZAN, Rona; “Çocuk Hukuku”, s. 2107, Vedat Kitapçılık, 2.Baskı, İstanbul, 2017), (naklen atıf: SERİN, Hüseyin; “Sosyal Medyada Çocuk Hakları İhlalleri: Ebeveynler ve Öğretmenler Farkında mı?, s.9, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2019, 20 (Özel Sayı), https://dergipark.org.tr/tr/pub/ogusbd/issue/44338/555107, (E.T. 18.11.2023).
[16] Detaylı bilgi için bkz. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Hakkında Sözleşmesi”, https://www.unicef.org/, (E.T. 18.11.2023).
[17] ERDOĞAN, a.g.e., s. 2454.
[18] Naklen alıntı: ERDOĞAN, a.g.e., s. 2455.
[19] ERDOĞAN, a.g.e., s. 2455-2456.
[20]Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, https://cocukhaklari.barobirlik.org.tr/dokuman/mevzuat_uamevzuat/cocukhaklarininkullanilmasinailiskin.pdf, (E.T. 18.11.2023).
[21] SERİN, a.g.e., s. 9.
[22] Avrupa Veri Koruma Tüzüğü-Türkçe Metin için bkz.: https://www.kisiselverilerinkorunmasi.org/mevzuat/avrupa-birligi-genel-veri-koruma-tuzugu-gdpr-turkce-ceviri/ Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1.pdf , (E.T. 18.11.2023).
[23] ERDOĞAN, a.g.e., s.2457.
[24] Benzer görüş için bkz. SERİN, a.g.e, s.11.
[25] 12/10/2004 tarihli 25611 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun tem metni için bkz. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5237&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5 ,(E.T. 18.11.2023).
[26] GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s. 106.
[27] Michigan Health Üniversitesi C.S. Mott Çocuk Hastanesi tarafından yapılan araştırma videosu için bkz. https://www.mottchildren.org/media/32651, (E.T. 18.11.2023).
[28] Michigan Medicine - University of Michigan; “Sharenting” Trends: Do Parents Share Too Much About Their Kids on Social Media?” 13.03.2015, https://www.newswise.com/articles/sharenting-trends-do-parents-share-too-much-about-their-kids-on-social-media, (E.T. 18.11.2023).
[29] GÜNGÖR, a.g.e., s.60.
[30] GÜNGÖR, a.g.e., s.61; GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s. 108.
[31]Detaylı bilgi için bkz. “Sharenting”, https://en.wikipedia.org/wiki/Sharenting, (E.T. 18.11.2023).
[32] GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s.108.
[33] GİRGİN/GÖNAL, a.g.e., s. 109.
[34] DUYGULU, a.g.e. s. 438.
[35] PARSA, Alev Fatoş/ AKMEŞE, Zuhal; “Sosyal Medya ve Çocuk İstismarı: İnstagram Anneleri Örneği”, s.174, Kadem Kadın Araştırmaları Dergisi, Vol. 5, No. 1. 163-191, https://kadinarastirmalari.com/wp-content/uploads/2021/03/KADEM-kadin-arastirmalari-dergisi-cilt-5-sayi-1-Alev-Fatos-Parsa_Zuhal-Akmese-163-191.pdf, (E.T. 18.11.2023).
[36] ERDOĞAN, a.g.e., s. 2461.
[37]Pedagoji Derneği. “Çocuk istismarına hayır”, 2017, (Erişim Tarihi: 16.07.2018). https://pedagojidernegi.com/sosyal-medyada-cocuk-istismarina-hayir/; (Naklen atıf: DUYGULU, Serap; “Sosyal Medyada Çocuk Fotoğrafı Paylaşımlarının Mahremiyet İhlali ve Çocuk İstismarı Açısından Değerlendirilmesi”, s.442, TRT Akademi, Cilt 04, Sayı 08, 2019, Spor Yayıncılığı, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/773684, (E.T. 18.11.2023).
[38] Detaylı bilgi için bkz. “Child maltreatment”, 19.09.2022, https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/child-maltreatment, (E.T. 18.11.2023).
[39] ERDOĞAN, a.g.e., s.2463.
[40] ERDOĞAN, a.g.e., s.2463.
[41] ERDOĞAN, a.g.e., s.2463.
[42] DUYGULU, a.g.e., s.437.
[43] DUYGULU, a.g.e. s. 444.