Tedbir Nafakası
Logo



Av. Feride Hilal İmal 6 Aug, 2020 Universal

Tedbir Nafakası


Türk Medeni Kanununda, evlilik birliği devam ederken, boşanma davası veya ayrılık davası açıldıktan sonra ve butlan nedeniyle evliliğin iptali davası açıldıktan sonra olmak üzere üç farklı şekilde talep edilebilen tedbir nafakası, eşin veya 18 yaşından küçük müşterek çocuğun geçimini sağlaması için tedbiren hükmedilen bir nafaka türüdür. Bu makalede Tedbir Nafakasını talep şekillerine göre üç başlık altında izah etmeye çalışacağız.

 

1. Evlilik Birliği Devam Ederken Hükmedilen Tedbir Nafakası

a)Evlilik birliğinin yüklediği sorumlulukları yerine getirmeyen eşe karşı hükmedilen Tedbir Nafakası

Evlilik birliği, eşlerin birbirlerine karşı, sevgi, saygı, anlayış ve fedakârlık yükümlülüklerinin olduğu kutsal bir müessesedir. Evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte eşler arasında ortak bir yaşam başlar ve bu ortak yaşamın sorumlulukları vardır. Türk Medeni Kanununu da evlilik birliğinin bu yapısı gereği evlilik birliğinin korunması amacıyla bu sorumlulukları hukuki zemine taşıyan düzenlemeler yapmıştır.  Bu düzenlemelerden biri Türk Medeni Kanunun 195. Maddesi ve devamı maddelerinde kendini bulur. “Evlilik Birliğinin Korunması” başlıklı TMK 195’e göre “Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır” şeklindedir.

Buna göre evlilik birliğinin korunması maksadıyla eşlerden biri veya eşler beraberce hakime başvurarak gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceklerdir. Bu durumda hakim öncelikle ve gerekiyorsa evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirmeyen eşi uyaracak ve ona makul bir süre verecektir. Hâkim eğer uyarının ve makul sürenin faydasının olmayacağına kanaat getirirse doğrudan da gerekli tedbirleri alabilecektir.

Gerçekten de Kanun koyucu buradan hareketle 196. maddede “Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler. Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.” Demek suretiyle evlilik birliğinin devamında da tedbir nafakasına hükmedilebileceğini ifade etmiştir.

Evlilik birliği devam ederken de eşlerden biri, reşit olmayan müşterek çocuğun giderleri, mutfak masrafları, kira yakıt gibi ortak hayatın giderleri, geliri olmayan veyahut da daha az geliri olan eşinin giderlerine katkı sorumluluğunu yerine getirmiyor olabilir. Bu durumda diğer eş mahkemeye başvurarak hâkimden tedbir nafakasına hükmetmesini talep edebilir. 196. Maddenin 3. Fıkrasına göre, bu tedbir nafakası 1 yıl geriye dönük olarak istenebileceği gibi geleceğe yönelik olarak da talep edilebilecektir. Hâkim nafakaya hükmederken, tarafların ortak giderleri ve sosyo-ekonomik koşullarını dikkate alacak ve bu doğrultuda kararını verecektir. Bu maddelere yönelik tedbir nafakası, taraflardan birinin talebi ile değişen koşullara göre, arttırılabilecek, azaltılabilecek veya kaldırılabilecektir. 

 

b) Haklı Bir Sebebe dayanılarak Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi Halinde Hükmedilecek Tedbir Nafakası

Evlilik birliği, eşlerin beraberce yaşadıkları bir ortak yaşam şeklidir. Fakat bazı hallerde eşlerin açılmış bir boşanma veya ayrılık davası olmaksızın birlikte yaşamaya ara vermeleri de mümkündür. Bu dönemde de haklı bir gerekçe ile ayrı yaşamayı talep eden eş lehine de tedbir nafakasına hükmedilebilir. Türk medeni Kanunumuzun 197. Maddesinin 1. ve 2. Fıkrası “Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.” şeklindedir. Buna göre ayrı yaşamayı talep eden eş, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği ve ailenin huzurunun ciddi biçimde tehlikeye düştüğünü ispatlaması gerekmektedir. Yargıtay’a göre eşin uyuşturucu madde imal etmesi, randevu evi işletmesi gibi sebepler ayrı yaşama için haklı sebep olarak değerlendirilmiştir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde hâkim ortak birinin diğerine yapacağı parasal katkı, konuttan, ev eşyalarından yararlanma ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin tedbirleri de alacaktır. Bu maddede belirtilen parasal katkı tedbir nafakasını ifade eden bir tabirdir. Bu nafaka ayrı yaşamayı gerekli kılan durum ortadan kalkana kadar devam eder. Yine 197. Maddenin 3. Fıkrasına göre “Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.” Şeklindedir. Burada da evi haklı bir neden olmaksızın terk eden eşe karşı da bu madde hükümlerine göre mahkemeden tedbir nafakasına hükmedilmesini talep edebilecektir.

 

c) Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Uyarınca Talep Edilebilecek Tedbir Nafakası

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun bilindiği gibi şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kadın, çocuk aile bireylerinin korunması, bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçlayan düzenlemeler içermektedir. ’un 5. maddesi gereğince de şiddet uygulayan kişi ailenin geçimini sağlayan ya da katkıda bulunan kişiye hâkim, lehine başkaca nafakaya hükmedilmemiş olmaması şartıyla şiddet mağdurunun talebine dahi gerek olmaksızın tedbir nafakasına hükmedebilecektir. 

 

2) Boşanma veya Ayrılık Davasının Açılmasından sonra Hükmedilen Tedbir Nafakası

Evlilik birliğinin kurulmasıyla eşlere yüklenen sorumluluklardan birçoğu boşanma veya ayrılık konusunda bir dava açılmış olması durumunda da bu dava kesinleşene kadar devam eder. Eşlerin evlilik birliği içindeki parasal katkı ve yardımlaşma yükümlülüğü, boşanma veya ayrılık davasının açılması ile çoğu zaman sekteye uğrar ve bu sürecin getirmiş olduğu gerginlikler nedeniyle kimi zaman ekonomik gücü zayıf olan eş ve çocuk sıkıntı yaşar. Hatta bu tehlike nedeniyle ekonomik gücü zayıf olan tarafın haklı nedenleri olsa da boşanma veya ayrılık davası açmak yönünde büyük çekincelerinin olması mümkündür. Bu nedenle hukuk sistemimiz ekonomik açıdan zayıf olan tarafın ve çocukların mağduriyet yaşamalarının önüne geçebilmek amacıyla tedbir nafakası hükümlerini düzenlemiştir. Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davası neticeleninceye kadar maddi açıdan zor duruma düşen eşin ve çocukların zor duruma düşmesini, başkalarının yardımına muhtaç olmasını, eşin ekonomik şiddetine maruz kalmasını önlemeye yönelik bir düzenlemedir. Ailenin geçimini sağlayan veya katkı sunan eşin bu yükümlülüğünün bu süreçte de devam etmesi oldukça zaruridir ve buradan hareketle Türk Medeni Kanunumuzun 169. Maddesi,  “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” şeklindedir.

Türk Medeni Kanunumuz talep halinde Aile Mahkemelerine, boşanma davasının açılmasıyla yoksulluğa düşecek olan eş lehine ve müşterek çocuğun bakım ve gözetimini üstlenen geçici velayet sahibi eş lehine boşanma veya ayrılık davası sonuçlanıncaya kadar bir tedbir kararı verilmesine hükmedecektir.

Türk Medeni Kanunumuz, 169. Maddedeki bakım ve geçim konusunda Eski Medeni kanunumuzdaki düzenlemeyi ortadan kaldırarak, nafaka ödeme yükümlüğünü sadece erkek eşe değil, her iki eşe de yüklemiştir. Yeni düzenlemede cinsiyet farklılığı gözetilmeksizin, eşler arasında bakım ve geçim sorumluluğu her iki eşe de yüklendiğinden, boşanma veya ayrılık davasıyla bakım ve geçimini sağlayamayacak eş ve müşterek çocuk için geçici velayet sahibi eş lehine tedbir nafakasına hükmedilecektir. Boşanma veya ayrılık davası açıldığı zaman kendi imkânlarıyla bakımını ve geçimini sağlayamayan eş lehine maddi imkânı olan eş hâkimin belirleyeceği tedbir nafakasını ödemekle yükümlü olacaktır. Buradan hareketle, boşanma ya da ayrılık davasının açılmasıyla birlikte talep halinde ve şartlarının da varlığı halinde erkek lehine de tedbir nafakasına hükmedilmesi mümkündür.

Mahkeme, önüne gelen bir boşanma veya ayrılık davasında talep edilen tedbir nafakasına yönelik olarak hüküm kurmadan önce, eşlerin ekonomik durumlarını, gelirlerini, malvarlıklarını araştıracak, eşlerin ekonomik durumlarını karşılaştırmak suretiyle tedbir nafakası talep eden tarafın zorluğa düşecek olması durumunda eş lehine uygun bir nafakaya hükmedecektir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, eşlerin ekonomik durumları, gelirleri birbirine yakın ise kadın lehine nafakaya hükmedilmeyeceği yönündedir. Ancak müşterek çocuk için ödenecek tedbir nafakası konusunda Türk Medenî Kanununun 327/1. Maddesindeki düzenlemeye göre, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunmasına yönelik olan giderler anne ve baba tarafından birlikte karşılanır. Anne ve babanın bu yükümlülüğü, velayet hakkı kendisinde olmasa dahi çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceğinden, boşanma veya ayrılılk davası müddetince geçici velayet hakkını elinde bulunduran taraf, maddi olarak zor duruma düşmeyecek olsa dahi, çocuk lehine tedbir nafakasına hükmedilecektir. Öyle ki, Yargıtay’ın kararlarına göre çalışmayan baba dahi müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür.

Ayrıca müşterek çocuk 18 yaşını doldurup ergin olduğunda dahi eğer eğitim hayatı devam ediyorsa çocuğun eğitim süresi içinde de talep halinde çocuğa eğitim nafakası ödenecektir.

Tedbir nafakası konusunda önemli bir husus da tedbir nafakasının değerlendirilmesinde kusur durumu incelenmeyecektir. Yani tedbir nafakası talep eden taraf kusurlu dahi olsa, boşanma davası ile birlikte zor duruma düşecek olması halinde mahkeme tedbir nafakasına hükmedecektir.

 

Tedbir Nafakası ne zaman başlar ve ne kadar sürer?

Tedbir nafakasının ne zaman başlayacağına ilişkin doktrinde farklı görüşler olmasına rağmen Yargıtay’ın 28.1.1956 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararıyla bu husus yeknesaklığa kavuşturulmuştur. Buna göre Tedbir Nafakasının başlangıç tarihi dava tarihidir. Yani Mahkeme, davanın açılması ile birlikte nafaka talebine yönelik araştırmalarını mümkün olan en kısa sürede yaparak bir an evvel tedbir nafakasına dava tarihi itibariyle geriye dönük olarak hükmedecektir. Gerçekten de tedbir nafakasının düzenlenme amacına da en uygun olanı budur. Keza, boşanma davasının açılmasıyla maddi açıdan zor duruma düşecek eş ve çocukların maddi ihtiyaçlarının bir an evvel karşılanması oldukça önemlidir. Talep halinde boşanma davasının açılmasıyla birlikte hükmedilen tedbir nafakası, kararın kesinleşmesine kadar işlemeye devam edecektir . Mahkemenin boşanma yönünde karar vermiş olması halinde bu kararın kesinleşmesinden sonra ise talep varsa ve şartları da oluşmuşsa, tedbir nafakası,  boşanma nedeniyle maddi açıdan zor duruma düşecek olan eş lehine yoksulluk nafakası, müşterek çocuk lehine de iştirak nafakası olarak devam edecektir.

Tedbir nafakasına, davanın açıldığı tarihte muaccel olmadığından dava tarihi itibariyle faiz işletilemeyecek fakat talep halinde tedbir nafakasına ilişkin verilen karar tarihinden itibaren faiz işletilebilecektir.Yoksulluk nafakasına ilişkin detaylı bilgiye Yoksulluk Nafakası isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

İştirak nafakasına ilişkin detaylı bilgiye İştirak Nafakası isimli Makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Tedbir Nafakasının Miktarı Nasıl Belirlenir?

Tedbir nafakasının miktarı, hakım tarafından genellikle kolluk kuvvetleri aracılığıyla yaptırılacak sosyal ve ekonomik araştırma raporuna göre belirlenir. Hâkim, sosyal ve ekonomik araştırma raporu doğrultusunda, eşlerin ve müşterek çocukların, barınma, geçim, eğitim öğretim, tedavi gibi zaruri giderlerine göre hakkaniyet ölçütünde ve tabi ki taleple bağlılık ilkesi gereğince nafaka talep eden talebinden fazla olmayacak şekilde belirleyecektir. Eşlerden her biri nafaka miktarının artırılması veya azaltılması gerektiğine ilişkin taleplerinin olması halinde bu taleplerini haklı çıkaracak delillerinin olması durumunda bunları mahkemeye sunmaları halinde hâkim yeniden değerlendirme yapabilecektir. Nafaka miktarlarının belirlenmesinde hâkimin çok geniş bir takdir yetkisi bulunmakta ve mahkemelerce tayin edilecek nafaka miktarlarına ilişkin önceden bir tahminde bulunmak ne yazık ki çoğu zaman pek mümkün olmamaktadır. Öyle ki bu nedenle benzer ekonomik yapıda iki farklı davada birbirinden epeyce farklı nafaka miktarları belirlenebilmektedir.

 

Tedbir Nafakasının Artırılması veya Azaltılması Mümkün müdür?

İster tedbir nafakası olsun, isterse de diğer nafaka türleri olsun, nafakaya ilişkin verilmiş olan kararlar kesin hüküm niteliğinde değildir. Bu nedenle değişen koşullara göre, nafakanın arttırılması, azaltılması kaldırılması veya bağlanması her zaman mümkündür. Boşanma veya ayrılık davası devam ederken verilmiş olan nafakaların arttırılması azaltılması veya kaldırılması davanın her aşamasında kararı veren mahkemeden talep edilebilecektir. Evlilik birliği için veya haklı bir nedenle ayrı yaşamayı talep eden eş lehine verilecek tedbir nafakalarının arttırılması azaltılması veya kaldırılması mahkemeden talep edilecektir.

Türk Medeni Kanununda, evlilik birliği devam ederken, boşanma davası veya ayrılık davası açıldıktan sonra ve butlan nedeniyle evliliğin iptali davası açıldıktan sonra olmak üzere üç farklı şekilde talep edilebilen tedbir nafakası, eşin veya 18 yaşından küçük müşterek çocuğun geçimini sağlaması için tedbiren hükmedilen bir nafaka türüdür. Bu makalede Tedbir Nafakasını talep şekillerine göre üç başlık altında izah etmeye çalışacağız.

 

1. Evlilik Birliği Devam Ederken Hükmedilen Tedbir Nafakası

a)Evlilik birliğinin yüklediği sorumlulukları yerine getirmeyen eşe karşı hükmedilen Tedbir Nafakası

Evlilik birliği, eşlerin birbirlerine karşı, sevgi, saygı, anlayış ve fedakârlık yükümlülüklerinin olduğu kutsal bir müessesedir. Evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte eşler arasında ortak bir yaşam başlar ve bu ortak yaşamın sorumlulukları vardır. Türk Medeni Kanununu da evlilik birliğinin bu yapısı gereği evlilik birliğinin korunması amacıyla bu sorumlulukları hukuki zemine taşıyan düzenlemeler yapmıştır.  Bu düzenlemelerden biri Türk Medeni Kanunun 195. Maddesi ve devamı maddelerinde kendini bulur. “Evlilik Birliğinin Korunması” başlıklı TMK 195’e göre “Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır” şeklindedir.

Buna göre evlilik birliğinin korunması maksadıyla eşlerden biri veya eşler beraberce hakime başvurarak gerekli tedbirlerin alınmasını isteyebileceklerdir. Bu durumda hakim öncelikle ve gerekiyorsa evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirmeyen eşi uyaracak ve ona makul bir süre verecektir. Hâkim eğer uyarının ve makul sürenin faydasının olmayacağına kanaat getirirse doğrudan da gerekli tedbirleri alabilecektir.

Gerçekten de Kanun koyucu buradan hareketle 196. maddede “Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler. Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır.” Demek suretiyle evlilik birliğinin devamında da tedbir nafakasına hükmedilebileceğini ifade etmiştir.

Evlilik birliği devam ederken de eşlerden biri, reşit olmayan müşterek çocuğun giderleri, mutfak masrafları, kira yakıt gibi ortak hayatın giderleri, geliri olmayan veyahut da daha az geliri olan eşinin giderlerine katkı sorumluluğunu yerine getirmiyor olabilir. Bu durumda diğer eş mahkemeye başvurarak hâkimden tedbir nafakasına hükmetmesini talep edebilir. 196. Maddenin 3. Fıkrasına göre, bu tedbir nafakası 1 yıl geriye dönük olarak istenebileceği gibi geleceğe yönelik olarak da talep edilebilecektir. Hâkim nafakaya hükmederken, tarafların ortak giderleri ve sosyo-ekonomik koşullarını dikkate alacak ve bu doğrultuda kararını verecektir. Bu maddelere yönelik tedbir nafakası, taraflardan birinin talebi ile değişen koşullara göre, arttırılabilecek, azaltılabilecek veya kaldırılabilecektir. 

 

b) Haklı Bir Sebebe dayanılarak Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi Halinde Hükmedilecek Tedbir Nafakası

Evlilik birliği, eşlerin beraberce yaşadıkları bir ortak yaşam şeklidir. Fakat bazı hallerde eşlerin açılmış bir boşanma veya ayrılık davası olmaksızın birlikte yaşamaya ara vermeleri de mümkündür. Bu dönemde de haklı bir gerekçe ile ayrı yaşamayı talep eden eş lehine de tedbir nafakasına hükmedilebilir. Türk medeni Kanunumuzun 197. Maddesinin 1. ve 2. Fıkrası “Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.” şeklindedir. Buna göre ayrı yaşamayı talep eden eş, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği ve ailenin huzurunun ciddi biçimde tehlikeye düştüğünü ispatlaması gerekmektedir. Yargıtay’a göre eşin uyuşturucu madde imal etmesi, randevu evi işletmesi gibi sebepler ayrı yaşama için haklı sebep olarak değerlendirilmiştir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde hâkim ortak birinin diğerine yapacağı parasal katkı, konuttan, ev eşyalarından yararlanma ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin tedbirleri de alacaktır. Bu maddede belirtilen parasal katkı tedbir nafakasını ifade eden bir tabirdir. Bu nafaka ayrı yaşamayı gerekli kılan durum ortadan kalkana kadar devam eder. Yine 197. Maddenin 3. Fıkrasına göre “Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.” Şeklindedir. Burada da evi haklı bir neden olmaksızın terk eden eşe karşı da bu madde hükümlerine göre mahkemeden tedbir nafakasına hükmedilmesini talep edebilecektir.

 

c) Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Uyarınca Talep Edilebilecek Tedbir Nafakası

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun bilindiği gibi şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kadın, çocuk aile bireylerinin korunması, bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçlayan düzenlemeler içermektedir. ’un 5. maddesi gereğince de şiddet uygulayan kişi ailenin geçimini sağlayan ya da katkıda bulunan kişiye hâkim, lehine başkaca nafakaya hükmedilmemiş olmaması şartıyla şiddet mağdurunun talebine dahi gerek olmaksızın tedbir nafakasına hükmedebilecektir. 

 

2) Boşanma veya Ayrılık Davasının Açılmasından sonra Hükmedilen Tedbir Nafakası

Evlilik birliğinin kurulmasıyla eşlere yüklenen sorumluluklardan birçoğu boşanma veya ayrılık konusunda bir dava açılmış olması durumunda da bu dava kesinleşene kadar devam eder. Eşlerin evlilik birliği içindeki parasal katkı ve yardımlaşma yükümlülüğü, boşanma veya ayrılık davasının açılması ile çoğu zaman sekteye uğrar ve bu sürecin getirmiş olduğu gerginlikler nedeniyle kimi zaman ekonomik gücü zayıf olan eş ve çocuk sıkıntı yaşar. Hatta bu tehlike nedeniyle ekonomik gücü zayıf olan tarafın haklı nedenleri olsa da boşanma veya ayrılık davası açmak yönünde büyük çekincelerinin olması mümkündür. Bu nedenle hukuk sistemimiz ekonomik açıdan zayıf olan tarafın ve çocukların mağduriyet yaşamalarının önüne geçebilmek amacıyla tedbir nafakası hükümlerini düzenlemiştir. Tedbir nafakası, boşanma veya ayrılık davası neticeleninceye kadar maddi açıdan zor duruma düşen eşin ve çocukların zor duruma düşmesini, başkalarının yardımına muhtaç olmasını, eşin ekonomik şiddetine maruz kalmasını önlemeye yönelik bir düzenlemedir. Ailenin geçimini sağlayan veya katkı sunan eşin bu yükümlülüğünün bu süreçte de devam etmesi oldukça zaruridir ve buradan hareketle Türk Medeni Kanunumuzun 169. Maddesi,  “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” şeklindedir.

Türk Medeni Kanunumuz talep halinde Aile Mahkemelerine, boşanma davasının açılmasıyla yoksulluğa düşecek olan eş lehine ve müşterek çocuğun bakım ve gözetimini üstlenen geçici velayet sahibi eş lehine boşanma veya ayrılık davası sonuçlanıncaya kadar bir tedbir kararı verilmesine hükmedecektir.

Türk Medeni Kanunumuz, 169. Maddedeki bakım ve geçim konusunda Eski Medeni kanunumuzdaki düzenlemeyi ortadan kaldırarak, nafaka ödeme yükümlüğünü sadece erkek eşe değil, her iki eşe de yüklemiştir. Yeni düzenlemede cinsiyet farklılığı gözetilmeksizin, eşler arasında bakım ve geçim sorumluluğu her iki eşe de yüklendiğinden, boşanma veya ayrılık davasıyla bakım ve geçimini sağlayamayacak eş ve müşterek çocuk için geçici velayet sahibi eş lehine tedbir nafakasına hükmedilecektir. Boşanma veya ayrılık davası açıldığı zaman kendi imkânlarıyla bakımını ve geçimini sağlayamayan eş lehine maddi imkânı olan eş hâkimin belirleyeceği tedbir nafakasını ödemekle yükümlü olacaktır. Buradan hareketle, boşanma ya da ayrılık davasının açılmasıyla birlikte talep halinde ve şartlarının da varlığı halinde erkek lehine de tedbir nafakasına hükmedilmesi mümkündür.

Mahkeme, önüne gelen bir boşanma veya ayrılık davasında talep edilen tedbir nafakasına yönelik olarak hüküm kurmadan önce, eşlerin ekonomik durumlarını, gelirlerini, malvarlıklarını araştıracak, eşlerin ekonomik durumlarını karşılaştırmak suretiyle tedbir nafakası talep eden tarafın zorluğa düşecek olması durumunda eş lehine uygun bir nafakaya hükmedecektir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, eşlerin ekonomik durumları, gelirleri birbirine yakın ise kadın lehine nafakaya hükmedilmeyeceği yönündedir. Ancak müşterek çocuk için ödenecek tedbir nafakası konusunda Türk Medenî Kanununun 327/1. Maddesindeki düzenlemeye göre, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunmasına yönelik olan giderler anne ve baba tarafından birlikte karşılanır. Anne ve babanın bu yükümlülüğü, velayet hakkı kendisinde olmasa dahi çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceğinden, boşanma veya ayrılılk davası müddetince geçici velayet hakkını elinde bulunduran taraf, maddi olarak zor duruma düşmeyecek olsa dahi, çocuk lehine tedbir nafakasına hükmedilecektir. Öyle ki, Yargıtay’ın kararlarına göre çalışmayan baba dahi müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür.

Ayrıca müşterek çocuk 18 yaşını doldurup ergin olduğunda dahi eğer eğitim hayatı devam ediyorsa çocuğun eğitim süresi içinde de talep halinde çocuğa eğitim nafakası ödenecektir.

Tedbir nafakası konusunda önemli bir husus da tedbir nafakasının değerlendirilmesinde kusur durumu incelenmeyecektir. Yani tedbir nafakası talep eden taraf kusurlu dahi olsa, boşanma davası ile birlikte zor duruma düşecek olması halinde mahkeme tedbir nafakasına hükmedecektir.

 

Tedbir Nafakası ne zaman başlar ve ne kadar sürer?

Tedbir nafakasının ne zaman başlayacağına ilişkin doktrinde farklı görüşler olmasına rağmen Yargıtay’ın 28.1.1956 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararıyla bu husus yeknesaklığa kavuşturulmuştur. Buna göre Tedbir Nafakasının başlangıç tarihi dava tarihidir. Yani Mahkeme, davanın açılması ile birlikte nafaka talebine yönelik araştırmalarını mümkün olan en kısa sürede yaparak bir an evvel tedbir nafakasına dava tarihi itibariyle geriye dönük olarak hükmedecektir. Gerçekten de tedbir nafakasının düzenlenme amacına da en uygun olanı budur. Keza, boşanma davasının açılmasıyla maddi açıdan zor duruma düşecek eş ve çocukların maddi ihtiyaçlarının bir an evvel karşılanması oldukça önemlidir. Talep halinde boşanma davasının açılmasıyla birlikte hükmedilen tedbir nafakası, kararın kesinleşmesine kadar işlemeye devam edecektir . Mahkemenin boşanma yönünde karar vermiş olması halinde bu kararın kesinleşmesinden sonra ise talep varsa ve şartları da oluşmuşsa, tedbir nafakası,  boşanma nedeniyle maddi açıdan zor duruma düşecek olan eş lehine yoksulluk nafakası, müşterek çocuk lehine de iştirak nafakası olarak devam edecektir.

Tedbir nafakasına, davanın açıldığı tarihte muaccel olmadığından dava tarihi itibariyle faiz işletilemeyecek fakat talep halinde tedbir nafakasına ilişkin verilen karar tarihinden itibaren faiz işletilebilecektir.Yoksulluk nafakasına ilişkin detaylı bilgiye Yoksulluk Nafakası isimli makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

İştirak nafakasına ilişkin detaylı bilgiye İştirak Nafakası isimli Makalemizden linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

 

Tedbir Nafakasının Miktarı Nasıl Belirlenir?

Tedbir nafakasının miktarı, hakım tarafından genellikle kolluk kuvvetleri aracılığıyla yaptırılacak sosyal ve ekonomik araştırma raporuna göre belirlenir. Hâkim, sosyal ve ekonomik araştırma raporu doğrultusunda, eşlerin ve müşterek çocukların, barınma, geçim, eğitim öğretim, tedavi gibi zaruri giderlerine göre hakkaniyet ölçütünde ve tabi ki taleple bağlılık ilkesi gereğince nafaka talep eden talebinden fazla olmayacak şekilde belirleyecektir. Eşlerden her biri nafaka miktarının artırılması veya azaltılması gerektiğine ilişkin taleplerinin olması halinde bu taleplerini haklı çıkaracak delillerinin olması durumunda bunları mahkemeye sunmaları halinde hâkim yeniden değerlendirme yapabilecektir. Nafaka miktarlarının belirlenmesinde hâkimin çok geniş bir takdir yetkisi bulunmakta ve mahkemelerce tayin edilecek nafaka miktarlarına ilişkin önceden bir tahminde bulunmak ne yazık ki çoğu zaman pek mümkün olmamaktadır. Öyle ki bu nedenle benzer ekonomik yapıda iki farklı davada birbirinden epeyce farklı nafaka miktarları belirlenebilmektedir.

 

Tedbir Nafakasının Artırılması veya Azaltılması Mümkün müdür?

İster tedbir nafakası olsun, isterse de diğer nafaka türleri olsun, nafakaya ilişkin verilmiş olan kararlar kesin hüküm niteliğinde değildir. Bu nedenle değişen koşullara göre, nafakanın arttırılması, azaltılması kaldırılması veya bağlanması her zaman mümkündür. Boşanma veya ayrılık davası devam ederken verilmiş olan nafakaların arttırılması azaltılması veya kaldırılması davanın her aşamasında kararı veren mahkemeden talep edilebilecektir. Evlilik birliği için veya haklı bir nedenle ayrı yaşamayı talep eden eş lehine verilecek tedbir nafakalarının arttırılması azaltılması veya kaldırılması mahkemeden talep edilecektir.


Abone Ol Paylaşılan bloglardan haberdar olmak için abone olabilirsiniz
E-Bülten aydınlatma metni için tıklayınız